Yeni bir pandemi gelir mi diye endişeleniyoruz...
Tabii boş verdiğimiz de oluyor.
Bir kere
"deli gömleği"ni giydirdiler hepimize...
Lakin, umutsuzluk ya da korku hipnozu karşısında kayıtsızlığa kapılma hakkımız yok!
Dünya nimetinin hakkını vermek ve endişe kumkumalarına direnmek boynumuza borçtur.
Ancak şöyle bir durup düşünelim...
Bir de hiç üzerinde durmadığımız salgınlar var...
Haberlerde lafı edilmeyen ama artık global boyutta başımıza bela olmuş rahatsızlıklardan söz ediyorum...
***
Yakın zamanda yapılan bazı sosyal psikoloji ve halk sağlığı araştırmaları, çok değil sadece 25 yıl öncesine kadar genel durumumuzun zayıf düştüğünü gösteriyor.
Nasıl mı?
Mesela
testosteron düşüklüğü ve kısırlık artışının bir tür
"pandemi"yi
andırdığını kim inkâr edebilir?
***
İtiraf edin!
Depresyon, gözünüze salgın gibi görünmüyor mu?
Daha doğrusu, bütün dünyayı pençesine alan bir depresyon pandemisinden söz etsek, "mecazdır" deyip geçecek miyiz?
OECD ülkelerinde son on yıl içinde antidepresan kullanımı yüzde 43 arttı.
Türkiye'de artış daha vahim.
On yıl öncesine göre yüzde 50 artış...
***
Şunu da hatırlarsınız...
25-30 yıl önce tek tük aşırı kilolu insan görür, tanırdık ve bunu olağanüstü
bir durum sayardık.
Bugün bütün medya kanalları bir salgına karşı önlemlerden bahseder gibi bahsediyor obeziteden...
"Dikkat! Doğru beslenmezseniz obez olursunuz" diyorlar; hani hormonal bir
"arıza" sonucuydu?
Ne yani herkese bulaşacak bir obezite virüsü mü var?
***
Değişen ne?
Bundan dürüstçe söz eden pek az.
Lakin değişimin gerçekliği açık.
***
ORADA NE ARIYORSUNUZ?
Yazlık kasabalarda yaşayanların şikâyetlerini, oralardan yapılan haberleri okumak insanda tuhaf bir duygu uyandırıyor artık...
Yılan hikâyesi bu...
Bir tür sosyal mazoşizm...
Hatta bazen "Kurgu mu acaba?" diye şüpheleniyor insan...
Yahu Bodrum'un hâlâ kanalizasyon sıkıntısı hallolmadıysa, hâlâ her yer çöp içindeyse, durmadan trafolar patlıyorsa, kaldığınız yerden denize gitmek için bir buçuk saat trafik keşmekeşi yaşadıysanız...
Ciddi bir yanlış var, demektir.
Orada ne arıyorsunuz?
Kuşadası mesela...
Her yer beton, çok eskiyenleri yıkılıyor, yenileri dikiliyor.
Söyleyin bana...
Beton şehirlerden gelip betonlaştırılmış sahilde tatil geçirmek çok mu anlamlı?