Dönüp kendimize de bakma zamanı...
Asla!
"Dışarısı" ne derse, ne isterse muhalefet cephesinde o oluyor.
Seçim öncesi dünyada bize karşı alınan pozisyonun bugünden yarına değişme ihtimali yok; diplomatik hoşluklara aldanmayalım.
Ama bu ortamın fena yanı şu...
Dönüp kendimize bakamıyoruz!
Oysa Cumhur İttifakı'nın sabah akşam "Kılıçdaroğlu gidecek mi, kalacak mı?" üzerine odaklanmış bir atmosferle gidebileceği uzun bir yolu yok!
TV kanallarında gideri var, tamam ama siyaset dünyası ve sosyolojik tablo farklıdır:
***
Cumhurbaşkanı neden balkon konuşmasında siyasi miting çizgisini sürdürdü?Bunu tuhaf karşılayan dostlarım oldu.
Oysa en iyi Erdoğan biliyor...
Siyaset, sosyal sınıfların ve çıkar gruplarının ara ara barış havasına ihtiyaç duyan bir "oyun sahası" değildir.
Geçtim "içerideki" harareti...
Global gelişmeler de gösteriyor ki, "iş" yapmak için siyaset dilini ve perspektifini diri tutmak gerekiyor.
Üstelik önümüzde çok önemli bir yerel seçim var.
***
Seçmen sayısı artmasına karşın büyükşehirlerde oy oranını yükseltmekte zorlanan AK Parti mutlaka dönüp kendine bakmalıdır.Sormak gerek...
Partinin sahadaki elemanları kan ter içinde koştururken tepedekiler "işleri güçleri"yle mi meşgullerdi?
Şu da önemli...
Partiden giden oylar Cumhur İttifakı'nın dışına çıkmadıysa, bu hem bir kırgınlık ifadesi hem de gelecek günlerde çok ihtiyaç duyulacak "milli direnç cephesi"ne bir tahkimat anlamını taşıyor olabilir mi?
Ve merak ediyorum...
AK Parti yönetimi "refah seviyesi yükselen semtlerde partinin oylarının azalması" hakkında özel bir çalışma yapıyor mu?
***
Ha!
İlle de Kılıçdaroğlu konuşacaksak...
Onca bin türlü taklayla oyalıyorlar diye;
"Millet İttifakı"nı tartışmaya devam edeceksek...
O zaman...
"Milletin bütün derin hasletlerinden uzak kalmakta ısrar eden ve ülke insanı üzerine fikirlerini pervasızca küreselci temele oturtan bir politika nasıl bu kadar oy alabilir?" sorusunu önümüze koymalıyız...
Çok önemli, çok!
***
NOT DEFTERİ
Hürlüğün hiç aşınmayan iki ana dayanağı vardır: Çile çekme gücü... Azla yetinebilme alışkanlığı... Bu iki zenginliği hiçbir kumarcı, hiçbir oyunda kaybedemez. Geleceğimizin umudu bu iki zenginliğe bağlıdır. (KEMAL TAHİR / Bozkırdaki Çekirdek)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Öğretmenler Günü (26.11.2024)
- Taktik hep aynı (25.11.2024)
- ‘Kıyamet kopmak üzere...’ (24.11.2024)
- Haftanın notları: Korka korka nereye? (23.11.2024)
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)