Kalpsizler
Belliydi böyle olacağı...
Kalbin sembolleştirilmesi insanlara hep güzel gelmiştir.
Ama ölçüsüzlük fenadır.
İpin ucu kaçmamalıdır.
Kaçtı...
Kalp sembolü yozlaştırılmamalı, bozuk para gibi harcanmamalı, yalana dolana alet edilmemelidir.
Ama oldu...
Artık kalp işaretinin olduğu yerde kalpten zerre eser yok.
Sevgililer Günü mağazaları dolduran kalpli nevresimler yetmiyormuş gibi...
Kalbine dönüp bir saniye bile bakmamış insanlar kalp şekilli yastıklara kafalarını dayayıp horuldayarak uyumuyorlarmış gibi...
Bir de cıvık politikacılar ortaya çıktı.
Elleriyle beceriksizce kalp işareti yapmaya çalışan yeni yetme özentileri...
Ne oldu?
Kalp yokmuş işte sizde!
Kargacık burgacık parmaklarınız bu gerçeği gizleyemedi.
Bütün dünya görüyor rezaleti...
O işareti seven gençleri bile tiksindirdiler...
Bu şımarık gösterinin fos çıkması sadece iki gün sürdü.
Seçim oldu, bitti ve depremzedelere kendilerine oy vermediler diye bin bir hakaret yağdırdılar.
Bu halk yaptığınızı unutur mu?
***
'BÜYÜDÜĞÜNÜZDE HATIRLAYIN!'
Seçim sabahı...
Oylarını erkenden atanlar küçük bir kafeye oturmuşlar, poğaça, börek atıştırıp çay içiyorlar.
Karşı masada zayıf, solgun yüzlü, hayat yorgunluğu belli bir adam var.
Biri on yaşlarında, diğeri daha küçük iki çocuğu yanında.
Adam ne "muhafazakâr", ne "seküler", ne şu, ne bu...
Dümdüz halk...
Dönüp çocuklarına diyor ki: "Siz küçüksünüz, büyüdüğünüzde hatırlamanızı istediğim bir şey var; bugün babanız Recep Tayyip Erdoğan'a oy verdi." Çocuklar tam anlamıyorlar ama birlikte bir "gurur" havası yerleşiyor masaya...
Baba mutlu biçimde hesabı ödüyor, kalkıyorlar.
Geriye kafede neredeyse elle tutulur biçimde yoğun ve hakiki bir "vatan duygusu" kalıyor.
***
NOT DEFTERİ
İlkçağların İskender eşkıyalığı, daha sonraki köleci Roma soygunculuğu, Katolikliğe dayanan Haçlı Seferleri talancılığı, daha sonraların kapitalist burjuva sömürüsü ve günümüzün emperyalist canavarlığı, Batı-Doğu çekişmesinin tarihteki çeşitli dönemlerindeki özelliklerinden başka bir şey değildir. (...) Osmanlı İmparatorluğu sonsuz bu boğuşmada ilk şuurlu, sistemli karşı koyuştur. (KEMAL TAHİR / Notlar)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)
- Nükleer ciddiyet! (14.11.2024)
- Hangi aile? (12.11.2024)
- Sahnede ne var? (11.11.2024)
- Gördüm (10.11.2024)