Savaş deyince aklımıza hep sıcak savaşlar geliyor.
Oysa asıl belirleyici olan
"soğuk muharebeler"dir.
Alttan alta yürüyen çarpışmalar...
Diplomasinin arkasına gizlenmiş yıkıcı çatışmalar...
Esas onlara bakmak gerek...
***
Jeopolitika analisti ve eski Dünya Bankası ekonomisti
Peter Koenig, ABD'yle aramızdaki
"soğuk muharebe"yi madde madde sıralamış 22 Şubat tarihli Global Research'deki makalesinde...
Özetleyerek buraya alıyorum...
1. Türkiye, Rusya ile çok yakınlaştı. Bu durum uzun vadede Batı'nın kabul edebileceği bir şey gibi görünmüyor.
2. NATO'nun hava savunma sistemi Patriot'lar yerine Rusya'nın daha sofistike ve daha etkili S-400'lerini tercih etti. (S-400 sisteminin Amerika'nın en pahalı silah platformu olan F-35 için risk oluşturduğu söyleniyor. O sırada yabancıların manipüle ettiği bir devalüasyonla Türkiye'ye bir nevi yaptırım uygulanmıştı.)
3. Şubat 2022'de Türkiye, Karadeniz'de ulusal limanı olmayan tüm savaş gemileri için
Akdeniz'den Karadeniz'e Boğaz geçişini kapattı. Bu, ABD savaş gemilerinin Akdeniz'den İstanbul Boğazı'ndan Karadeniz'e geçmesine izin verilmediği anlamına gelir. (Yazar, Şubat 2023 başında İstanbul'a gelen USS Nitze destroyerinin rotasının şüpheli olduğunu da iddia ediyor.)
4. Türkiye,
Suriye yönetimiyle yakınlaşma girişimini başlattı. Türkiye-Suriye yakınlaşması
Washington'un kesinlikle istemediği bir şey. Bu gelişme bölgede ABD'nin gelecek planlarını tamamen bozabilir.
5. Türkiye, İsveç'in NATO'ya dahil olmasını engelliyor. Bu
bardağı taşıran son damla oldu.
***
Şöyle yazıyor Koenig:
"Erdoğan deprem için dünyanın gördüğü en büyük felaketlerden biri derken haklı...
Peki bu deprem mi, yoksa bir tür terör eylemi mi?
Türkiye'nin İsveç'in NATO üyelik adaylığını reddetmesinden sadece birkaç gün sonra, büyük, ölümcül ve her şeyi yok eden bir depremin Türkiye'yi vurması, Suriye'yi ve hatta Kıbrıs ve Lübnan'ı ciddi şekilde etkilemesi tesadüf mü?"
***
Diyeceksiniz ki...
Bu makaleye yer verip
komplo teorilerini alevlendirmek doğru
mu?
Oysa biliyoruz...
İnsanlar zaten bunları konuşuyor..
Ulaştıkları sonuçlar safsata bile olsa...
Koenig'in sorusu ve benzerleri
yaşadıklarımızı resmetmekte çok daha keskin bir netliğe sahip oluyorlar.
Yumoş hassasiyetlerden ve "uluslararası ilişkiler" bakışından uzak ve
dobra bir resim...
Bilmem anlatabildim mi?