Yıllar boyu dilimde tüy bitti...
Ana muhalefet liderini hafife almayın, dedim.
Makara yapmayın!
Ana muhalefet liderinde gülünecek bir şey yok!
Siz ona gülerken, arkasındakilerin de ellerini ovuşturarak size gülmediklerinden emin misiniz, deyip durdum.
Şimdi...
Büyük acımızın tam orta yerinde...
Depremin enkazı ülkenin üzerine çökmüşken...
Kılıçdaroğlu'nun
politikasında, halinde, tavrında ve dilinde giderek
büyüyen milli güvenlik tehdidini anlamışsınızdır.
***
Hep anlattım...
Siz onu hafife alırken, o bütün rakiplerini saf dışı edip partisini bir tür operasyon sahası haline getirdi; ABD ve AB elçilerinin
"acente"si kıldı.
Kutuplaştırmayı derinleştirdi.
Siz, onun Antep'i Urfa sanan hallerine odaklanıp dalga geçerken, o seçmen kitlesini ülkesine, milletine yabancılaştırdı; geniş bir
sosyolojinin zeminini
"yer"inden oynattı,
ecnebileştirdi.
Şimdi durup deprem ülkeyi yıkmış, acıları katlamışken birlik, beraberlikten yana döner mi hiç?
Hayal kurmayın!
***
Lakin...
Bir dakika, bir dakika...
Burada duralım...
Sürekli ana muhalefet liderini, muhalefeti konuşarak...
Sürekli "karşı"ya bakarak verimli bir noktaya varamayız.
Bu depremin acısı geçmez.
O yüzden "geçince" demeyeceğim...
Fazla oyalanmadan...
Dönüp kendimize de bakma, nerede yanlışlar yaptık, onları da konuşma vaktimiz gelmedi mi?
Hiç kendimizi tartmayacak mıyız?
Giden canlar buna vesile olmayacaksa, ne olacak?
Elbette...
Bunları da düşüneceğiz, konuşacağız, tartışacağız ve umut ediyorum ki, silkinip kendimize geleceğiz.
***
AYNA
Her sedef inciye gebe olmaz; her atıcı nişangâha vuramaz. (ŞİRAZLI SADİ)