Kahraman uzun yoldan gelir aramıza...
Onun vakti zor zamanlardır.
Yeri felaketlerin orta yeridir.
Kadim hikâyelerde vardır; yolun bir yerinde hem kendine hem de rastladıklarına sorar:
"Bir kalp olmalı, bu karanlığın içinde bir yerde bizi canlı tutan bir kalp olmalı!"
Canavarlarla savaşırken bu sorusuna cevap arar.
Kılıcını kuşanıp
canavarın üzerine yürüyünceye kadar içimizden biri gibidir.
Oysa üstün bir güç bahşedilmiştir ta en başından...
Nedir o?
Hesaba kitaba vurmadan ama görev bilerek yüklendiği şeydir:
Diğerkâmlık, korkusuzluk, cömertlik, gözü kara ama gösterişsiz cesaret ve azim...
***
Gecenin yarısı...
Zonguldaklı madenciler, UMKE ekipleri ve çevrelerinde diğer arama kurtarma ekiplerinden görevliler enkazdan küçük bir çocuğu çıkartıyorlar...
Sonra birini, sonra birini daha...
İzlerken, bu enkaz
"canavar"ın ta kendisi diye geçiriyorum içimden...
Üzerinde devasa beton bloklar yükselen bir yerde 50 cm'lik bir çukur açıp içeri giren madenciyi ve ardından elinde serum şişesiyle onu takip eden sağlıkçıyı nefesimi tutarak izliyorum.
Tam o sırada sevgili dostum Bülent Korman'dan mesaj geliyor telefonuma...
Şöyle...
"Kurtarma ekibindekilerin hepsi birer kahraman, hakları ödenmez, bir sürü gevezelik içinde, onca tırı vırı arasında yaptıkları o kadar anlamlı ki" diyor; "Sokaklara ad verilecekse, o kahramanların adları verilsin!"
***
İşte budur!
Başka söze gerek yok!
Onlar enkazdan kurtardıkları çocuğu, babayı, anne kızı ambulansa bindirdikten sonra gözleri ışıldayarak birbirlerine sarılıyor ve hemen ardından yine sessizlik istiyorlar.
Çünkü enkazda başkaları olabilir, var, dışarıda akrabaları bekliyor.
Çünkü kahramanlar sonuna kadar savaşırlar, tükeninceye kadar.
Yeni kurulacak şehirlerin sokaklarına onların adlarını verin.
Tek tek, her birinin adını...
Ki...
Şu buz gibi bir dünyada umudu sımsıcak tutanları hiç unutmayalım...