"Mümkün olsa da geçmiş olsun mesajı gönderen
bazı sahtekâr devletlere desek ki,
sizin mesajınızı kabul etmiyoruz, alın başınıza çalın."
Dün
Rauf Tamer böyle yazmıştı...
Kim o "bazıları" diye sormayacaksınız, çünkü biliyorsunuz.
"Tıpkı deprem gibi arkadan hançerleyen, darbe tezgâhlayan, ekonomik tuzaklar kuranlar" dün varken, bugün birden ortadan kaybolacaklar mı sanıyorsunuz?
Tamamen katılıyorum Tamer'e...
Yabancı sivil kuruluşların, şirketlerin, tek tek fertlerin dayanışma çağrıları ve iyi dileklerine elbette itirazım olmaz; başımızın üzerinde yerleri var.
Ama
devletler düzeyinde kıytırık yakınlık gösterilerine artık karnımız
tok.
Diplomatik hoşluklardan bıktık!
***
Çok mu sertim?
Tamam da dünyayı bu kadar haşin hale getiren bizzat onlar değil mi?
Bizi yıllardır bir tür kuşatma altında tutan ve demokratik irademizi sürekli tartışmaya açan onlar değil mi?
Acı içindeyiz, yıkıldık diye bu gerçeği unutacak mıyız?
Daha dün sayılacak kadar yakın zamanda en tepe ağızlardan tehdit imalarıyla Türkiye hakkında konuşanları şimdi
"yüce gönüllü iyilik perileri" haline getireceksek, ben bu işte yokum...
***
Bir terör örgütüne 50 bin TIR silah gönderen, başka bir terör örgütüne yuva olan, parasını ödediğimiz uçakları vermeyen devlet şimdi bize şefkatli(!) kucağını açıyormuş, yardım edecekmiş!
Neyle?
Üzerinde 80 küsur savaş uçağı, radar uçağı, helikopterler ve 2500 asker taşıyan
George HW Bush uçak gemisiyle...
Geçin bunları!
Unutun!
Geleceklerse sivil yardım kuruluşlarıyla gelsinler...
***
Doğru! Felaket zamanları sivil topluluklarla olduğu kadar devletlerle de dayanışma zamanlarıdır.
Ama kimlerle?
Ve nasıl?
Bu soruların cevapları hayati önemde...