5 Nisan 1946 sabahı...
Saat 8 suları...
Önde 270 metre uzunluğundaki Missouri zırhlısı, arkalarında Providence ve Power gemileri İstanbul'a
varıyorlar.
Missouri için Boğaz'da manevra zor, Kız Kulesi açığında kalıyor, diğer gemiler Dolmabahçe karşısında demirliyor.
İkinci Dünya Savaşı henüz bitmiş;
dünya yeni bir paylaşım kavgasına sürükleniyor.
Savaşa girmemeyi başarmış Türkiye şimdi yer seçmeye zorlanıyor.
Daha ortada NATO yok ama ABD, Akdeniz'e kalıcı olarak giriyor.
***
O gün...
Cumhuriyet gazetesinde Nadir Nadi şöyle yazıyor:
"Amerika, bugün yeryüzünün en kuvvetli bir milletidir. Fakat bu kuvvet, saldırganlığın, istila ve tahakküm hırsının değil;
barışın, adaletin ve milletler arasında eşitlik hakkını kurup yaşatmak isteyen temiz bir idealin emrindedir...
" Vatan gazetesinde Ahmet Emin Yalman, zırhlıyı "
Çelikten Barış elçisi" diye tanımlıyor.
İki gün sonra da Son Posta'da Burhan Felek "
Ben Missouri'liyim" yazıyor.(1970'lerde bizzat başkanlığını yaptığı Gazeteciler Cemiyeti tarafından Şeyh-ül Muharirin ünvanı verilen köşe yazarı.)
Başbakan Şükrü Saraçoğlu ise ziyareti şöyle değerlendiriyor: "
Dünyanın en mükemmel çocuğu olan Amerikalılar, sağlam ve metin adımlarla yürümektedirler."
***
"Ya Haşmet abi, yine yakın tarihe daldın!" falan demeyin.
Geçen gün USS Nitze kruvazörü Dolmabahçe'ye demirleyince aklıma geldi
bütün bunlar...
O günler geçti gitti elbette.
Köprülerin altından "hakikat" suları aktı ve "
Hür dünya"nın da cilaları aktı.
İsteyen, USS Nitze'nin ziyaretindeki "
ıssızlık"tan da bunu anlar zaten.
O yüzden bir "tarih" yazısı olarak okumayın!
Derdim bu işlerin sosyal ve siyasal psikolojisine dikkat çekmek...
Malum, bazı "Aferin alma" meraklısı kesimler ve siyasiler için bu psikoloji geçmek bilmiyor.
***
Doğrusu...
Missouri ve beraberindekilerin 9 Nisan günü İstanbul'dan Pire'ye doğru yola çıkış tablosunu da manidar bulurum.
Halk sahile toplanır.
Robert Kolej öğrencileri Kabataş; üniversite öğrencileri Suvat vapuruna bindirilir ve gemiler bir deniz kortejiyle uğurlanır.
Olayı takip eden gazeteci Metin Toker şunu yazar: "Misafirlerimiz alkış tufanı arasında gelin alayı halinde yavaş yavaş uzaklaşıyorlar."
***
AYNA
Cihanda zulmün temeli ufacık bir şeydi ama her gelen onu büyüttü. ŞİRAZLI SADİ