Gülünç gurmelikler!
Bir ara sokak köftecisi...
Müdavimleri varmış, TV'lerin "gurme" tadımcılarına haber vermişler, onlar da gelip çekim yapmışlar.
Köfteleri de hapur hupur mideye indiriyorlar.
Şef restoranlarındaki çekimlerde niye böyle iştaha kapılmadıklarını düşünüyorlar mı acaba?
***
Sonra ben de uğruyorum köfteciye...Leziz.
Lakin porsiyonu sattığı fiyata en iyi eti alması mümkün mü? Hayır!
Zaten böyle bir şeye ihtiyacı da yok.
Nihayetinde esnaf geliyor, ateşten sulu sulu kaldırılmış köfteleri yiyip memnun gidiyor.
Ama popüler kültürü parmağında oynatan sistem herkese bunu öğretiyor: "İyi yemek, iyi ve doğru malzemeyle başlar." Arka sokaklara kadar yayılmış bir söylem.
Herkes dümeninde...
Mesela üç harfli marketlerden peynir alıp kahvaltı sofrasına aktarıyorsun ve "Mandıradan özel getirtildi" havası atıyorsun...
Gülünç mü? Gülünç.
Ama bir dakika!
Ünlü şeflerin atıp tutmaları çok daha gülünç...
***
Kocaman tabakta parmak boyutunda sinarit balığı parçası...Kabuğu hafif yanmış...
Yanında çay bardağının tabanı büyüklüğünde sarı bir leke.
Yer elması püresiymiş.
Genç şef tabağıyla pek övünerek "Burada toprakla denizi birleştirdik" diyor.
Küçük "yaratıcı dokunuşlar"dan söz ediyor.
Eh, ortada eğitim var, baba parası var, eş dost alkışı var, al sana dokunuş!
Sakın, "Yahu bizim boğaz kenarındaki salaş balıkçılar dahi düz balık ızgarasının yanına haşlanmış patates koyuyorlar. Onlarınki de bir tür toprakla deniz buluşması" falan demeyin!
***
Bir de hep "hikâye" anlatılıyor.Hikâyesi varsa, her haltı yiyorsunuz.
Paranız var, şanslısınız ama nerede o parayı anlamlandıracak, nerede harcayınca kendinizi onaylayacaksınız?
Bir şef restoranında tadını hiç sevmediğiniz ama hikâyesine aldandığınız yemekleri mideye indirince...
Olay bu!
Tezgâh böyle işliyor.
***
Bazılarınız içinden şöyle geçirecek:
"Adam cahil cahil yazmış işte!" Bu işler bu kadar moda olmadan önce tadım menülerinde ne vakitlerimi harcadım, bir bilseniz.
Ama uydurukçuluğa uydurukçuluk demenin zamanıdır.
Bu aldanış daha ne kadar sürer, bilemem, ayrı...
***
AYNA
Hayatta bizi en çok iki şey üzer; biri konuşacakken susmak, diğeri susacakken konuşmak. ŞİRAZLI SADİ
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Öğretmenler Günü (26.11.2024)
- Taktik hep aynı (25.11.2024)
- ‘Kıyamet kopmak üzere...’ (24.11.2024)
- Haftanın notları: Korka korka nereye? (23.11.2024)
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)