20. yüzyıl geçti gitti sanıyorsanız fena yanılıyorsunuz.
Ölmedi, can çekişiyor.
Ve şu açık!
Geçen yüzyıl tam kapanmadan, bütün hesapları görülmeden yenisi açılmayacak.
Yani dünya "huzur"a eremeyecek.
***
Dünyaya ne oluyor diye soruyorsanız...
Türkiye'nin yakın gelecekte esas meseleleri neler olacak; neden "beka" sorunu gündemin en sıcak maddesi olarak kalmaya devam ediyor, diye düşünüyorsanız...
Neden Avrupa yine cılız ve kargaşa içinde gözüküyor, diyorsanız.
Neden yeryüzünde yaygın bir savaş her zamankinden daha muhtemel hale geldi, sorusu sizi gerçekten ilgilendiriyorsa...
Gelin, oturup konuşalım.
***
Halford John Mckinder adını duymuş muydunuz?
1861-1947 arasında yaşamış çok önemli bir İngiliz politikacı ve coğrafyacı; aslında jeopolitika düşünürü demek hakkını vermek olur.
Bu adam daha 1905'te
"Tarihin coğrafyasal ekseni" teorisini ortaya atmış;
"bütün çatışmaların kalbi"ni gösteren bir haritayı önümüze koyup tarihin bütün doğum anlarının bu merkezde oluştuğunu söylemişti.
Peki neresi?
Rusya'nın Volga Nehri'nden Çin'in "Uzun Nehri"ne kadar bir çizgi çizin. Sonra kuzeyde Arktik'e kadar çıkıp, güneyde Himalayalar'a kadar inin...
İşte o geniş alan dünya tarihinin can damarı.
Siz hiç işitmemiş olabilirsiniz ama modern devletler bu gerçeği çok iyi biliyor.
***
Lakin hissettiniz değil mi?
Jeopolitik nabız hâlâ Mckinder'in anlattığı yerde atıyor.
Ve dünya döndü dolaştı yine "oraya" geldi.
Patırtı yine orası yüzünden kopacak.
Türkiye gibi bu ekseni çevreleyen ülkelerin kimin yanında yer alacağı yeniden hayati bir önem kazandıysa işte bundan.
Doğu Avrupa bu yüzden ağır bir stratejik öneme sahip; tarihin kalbine oradan giriliyor.
Bu yüzden Batı tarihinin en önemli meselesi Rusya'ya doğru genişlemektir.
Batı hep Ortadoğu'yu hegemonyası altına alıp Himalayalar'a ve Uzak Asya'ya uzanan yolu elinde tutmak istiyorsa, hep bundan...
***
Tamam! Küreselci derebeyleri teknoloji, finans ve hayat tarzı bakımdan 20. yüzyılın işini çoktan bitirdiler.
Ama devletlerin işi bitmedi.
Geçen yüzyılın kalbine indirilecek son bir darbenin hazırlığını yapıyorlar.
***
NOT DEFTERİ
Tarih demokratik yollarda ilerlemiş olsaydı, ne tarım olurdu ne de sanayi devrimi. Bu iki büyük sıçrama dayanılmaz acılarla dolu krizlerin çocuğudur. (YANİS VARUFAKİS / Küresel Minotauros)