Aklı başında herkes biliyor artık...
Gerçeğin damakta bıraktığı acı tadı; kapalı kapılar ardında çevrilen işleri ve üst üste yapılmış hataları gözden saklamanın
en iyi yolu üfürükten ve aşırı gizemci bir
komplo iddiası ortaya sürmektir.
Devamlı bu ve benzeri iddialar tartıştırılıp sefil edilir.
Kamuoyunun dikkati oraya yönlendirilir.
Böylece bir gerçek komplo veya ciddi tezgâhlar falan varsa, insanların bir daha onu işaret edecek mecalleri bile kalmaz.
***
2023'e girdik ya...
Görmüşsünüzdür...
Aportta bekleyen
"Lozan'ın geçerliliği bitti"diyenler ile
onlarla dalga geçmeye memur edilmiş tayfa bir
anda alevleniverdi.
Popüler tarihçiler yine "cahiller" diye esip gürlediler ve
kıytırık komplo iddiaları üzerinden okumuş kitle yine sersemleştirildi.
Lozan'ın sır maddeleri varmış, hayır, yokmuş.
Sonuç?
Yine birkaç ay boyunca kimse
Lozan'ın "apaçık" maddelerindeki problemleri dert etmeyecek, çünkü "cahil" görünmekten çekinecek.
İyi numara!
***
Lozan 24 Temmuz 1923'te imzalandı.
Şimdi soruyorum...
Madem şahane bir anlaşmaydı...
Niye Irak sınırımız 5 Haziran 1926'da Ankara Antlaşması ile belirlendi ve Musul vilayeti dışarıda kaldı?
Madem şahane antlaşmaydı...
Mustafa Kemal'in kalan ömrünü Hatay'ın (İskenderun Sancağı) Türkiye'ye katılmasına adamış olması nedendir?
Ve neden bu mesele ancak 30'ların sonunda büyük harp dengeleri içinde çözülebilmiştir.
Kıbrıs'tan, Batı Trakya hakkındaki ikircikli kararlardan, Boğazlar sorununun ancak Montrö ile çözülebilmesinden hiç söz etmiyorum.
İtilaf devletlerinden el koydukları altınları istedik, onu dahi vermediler...
***
Ve merak ediyorum...
Komplo iddiacılarına "Cahilleeeeer" diye bağırıp duran adamların ikide bir "Lozan, Cumhuriyetimizin tapusudur" diyen şaşkınlara da söyleyecek bir lafı var mı?
Bu berbat söylem nasıl yaygınlaşabildi?
Bunu söyleyenlerin "tapu" kavramından haberi var mı?
Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu İstiklal Savaşı ve meclisidir.
Avrupa ülkelerinin Lozan masası niye tapu tasdik makamı olsun?
Şaşkınlığın âlemi yok!
***
NOT DEFTERİ
Rahat bir uyku her şeyi düzeltir sanıyordum. Fakat rüyaları hesaba katmamıştım. (A. H. TANPINAR / Suat'ın Mektubu)