Takip edilme kuşkusuyla tedirgin halde ormandan hızla geçerken arabanın radyosu açık kalmış..
Sunucu sesleniyor...
"İyi akşamlar...
Burası Radyo Avalon...
Biraz nostaljiye ne dersiniz?
Şimdi 2003'lerden bir şarkı geliyor; hani insanların bir geleceklerinin
olmadığını görmeyi reddettikleri günlerden..."
***
Bir film bu...
Alfonso Cuaron'un 2006 yapımı filmi; Children of Men. (Bizde zamanında
"Son Umut" adıyla gösterilmişti.)
Cuaron deyince sizin aklınıza o güzelim
Roma gelmiştir ya da Hollywood'un gözdesi
Gravity/Yerçekimi filmi gelmiştir.
Ancak
"Son Umut" bambaşka bir filmdir...
2027 yılının dünyasını anlatır.
Yeryüzünde 18 yıldır kısırlığın sürdüğü, her ülkenin isyanlar, kıtlık ve salgınlarla
mahvolduğu, İngiltere'nin bir bölümünün
yüksek güvenlik duvarları ardında
varlığını sürdürebildiği bir dönem...
Karton bardakta kahveler, iki katlı otobüsler, Buckhingam Sarayı'nın atlı muhafız alayı hâlâ var.
Ama adım başı göçmenlerin toplandığı temerküz kampları dikkati çekiyor.
Her yere kasvet basmış, çıkış yok, lakin bu çaresizlik akla getirilmeden sabah erkenden işlerine gidiyor insanlar...
Öyle bir dünya işte!
Filmin kahramanı Theo canı sıkıldığı her an sigarasına davranan bir tiptir.
Onu yıllar sonra gören Julian soruyor: "Hâlâ mı sigara içiyorsun?"
Cevap: "Evet! Fakat artık işe yaramıyor."
***
Kalktım, geçen gece bir daha izledim filmi...
Niye?
Çünkü Mark Fisher'in
"Dünyanın sonunun geldiğini hayal etmek, kapitalizmin sonunu hayal etmekten kolaydır" başlıklı yazısını okuyordum...
Orada şöyle diyordu Mark Fisher...
"Son Umut filmindeki felaket ne yakında olacak, ne de olmuş bitmiş durumda. Daha çok, şu anda başımızdan geçiyor.
Kesin bir felaket anı falan yok; dünya bir patlamayla sona ermiyor, alevi usul usul sönüyor, çözülüyor, tedricen parçalanıp dağılıyor."
İnsanlığın kısırlaşması da bu değil mi?
Tazelenmek yok, hep birlikte ortalıktan çekilinceye kadar sürecek tekrarlar var...
Kapitalizm berbat mı? Ama ötesini düşünen de yok!
Ben şimdi size neden bu filmden bahsettim? Bilmiyorum, aldırmayın!
***
Hep aklımda kalan sahneyi bu sefer birkaç kez geri alıp izledim.
İçinden geyik geçen metruk okul binası sahnesini...
Eski ebe Miriam'ın,
"Oyun bahçelerindeki sesler susunca hepimize umutsuzluk çöktü" dediği sahne...