Sağlıklı fakat lezzetsiz...
Ne diyeceğimi bilemedim..
Malum, Türk erkeği annesinin yemeklerini sever, ne yese lezzetli gelir. Bu algının çocukluğunun mutlu hatırası olduğunu anlamak istemez, lezzet zanneder. Hatta bu basmakalıp ısrar yüzünden eşinin kalbini kıranlar çoktur.
İyi de şu genç adamın "Annemlerde yemek yemem" demesi neyin nesi?
Yüzümdeki ifadeyi görünce, "Annem sağlıklı yiyecek diye bir şey tutturdu, tatsız tuzsuz yemekler yapıyor, hiç sorma abi!" diye açıklayınca, rahatladım.
Lakin problem de tam orada işte!
Sağlıklı yemek niye tatsız tuzsuz?
Böyle olursa, hangi çocuğa, kaç gence sağlıklı yemeği sevdirebiliriz?
***
Önce şunu tekrar edeyim...Yemekten konu açmak bir ayrıntıyı büyütmek değildir.
Statü endişesi içinde kıvranan orta üst sınıf için mutfak numaralarını allayıp pullamak olmadığı gibi karnımızı doyurup geçeceğimiz basit bir eylem de değildir yemek yemek.
İlle de parayla pulla alakası yok.
Fakat hayatın bütün yönleriyle doğrudan bağı var.
Hadi gelin şunları konuşalım artık...
Tonla araştırma yapılıyor.
Geçtim yiyeceği, basit içecekler için bile yerleşik fikir şu: Sağlıklıysa lezzetsizdir.
Bir deney çok bilinir.
Mangolu bir içeceği okul kantinlerine, self servis restoranlara koydular; içeceği tepsilerine alanlara "Bu sağlıklı içecektir" açıklaması yapılınca içeceğin yerine geri konulduğu görüldü.
***
Çok karmaşık bir denklem bu...Sen çocuğuna "Şu brokoliyi bitirmezsen üzerine gofret yiyemezsin" diyerek yılları geçirirsen, sağlıklı yiyecek fikrinin zihne nasıl yerleşeceği bellidir.
Üstelik çoğu hakikaten lezzetsiz.
Genetik olarak şekeri, tuzu ve yağı sevmek üzerine programlanmışsak, bu engeli aşmak zor. Bundan da türlü hinlikleriyle gıda endüstrisi kârlı çıkıyor.
Hem söyler misiniz?
Niye sağlıklı yiyeceklere "kelle paça çorbası"nı katmıyorsunuz da aklınıza sadece haşlanmış sebzeler geliyor?
***
Tüh!
Yine yerim yetmedi.
Sağlıklı yiyecekleri çıtır çıtır, kıtır kıtır hale getirmeden gençlere yararlı şeyler yediremeyeceğimizi anlatacaktım.
Bu önemli çünkü.
Başka zamana artık...
***
NOT DEFTERİ
Artık sömürülecek olan ruhtur. Bu yüzdendir ki bu yeni çağa depresyon ya da tükeniş (burnout) gibi ruhsal rahatsızlıklar eşlik ediyor. (BYUNG-CHUL HAN / Psikopolitika)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Öğretmenler Günü (26.11.2024)
- Taktik hep aynı (25.11.2024)
- ‘Kıyamet kopmak üzere...’ (24.11.2024)
- Haftanın notları: Korka korka nereye? (23.11.2024)
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)