HAŞMET BABAOĞLU

Yok böyle bir tat!

Akvaryuma gideceğiz ya...
Abla kardeş arabanın arka koltuklarına uçar gibi bindiler.
Tavanın perdesi de hemen açılıyor ki, fındık kadar bedenleriyle arkaya doğru yaslanıp bulutları seyretsinler...
Tam müziği de açmışım, bağıra bağıra şarkı söyleyeceğiz ya...
Bir ses...
"Sen de ister misin?" (S'leri Ş olarak söylüyor ki, nasıl sevimli!) Gazdan ayağımı çekip arkaya doğru göz attım...
Güzelim minicik eller bir çubuk kraker uzatmış...
Gözlerinde muzip bir ışıltı...
Neymiş o bakayım, dedim...
"Ananem yanında taşırsan açlığını bastırır, diyor; ben de cebime koyuyorum." Rengi hafif yanık çubuk krakeri aldım ağzıma attım.
Amanın bu nasıl güzel bir tat!
Hiçbir seçkin şefin tadım menüsünde böyle bir lezzetle karşılaşmamıştım.
Gövdesi belirgin fakat ağızda dağılan, gevrek bir çubuk.
Daha önce sevmezdim oysa.
Peki nereden geliyor bu lezzet?
Onu uzatan parmaklardan...
Krakerleri benimle paylaşmak isteyen küçük kalpteki sevgiden...

***

Görmüşsünüzdür, medya Ukrayna- Rusya savaşını, hatta pahalılık haberlerini bile bir kenara attı.
Her yerde meşhur Michelin Rehberi'nin İstanbul'da bazı lokantalara yıldız yağdırdığı haberleri var.
Bana sorarsanız...
Tadım menülerini ve yeni lokantaları merak etmeyi...
Mutfak malzemelerine ve tabaklara takla attıran şefleri yakından takip etmeyi bırakalı yedi, sekiz yıl kadar oluyor.
Bazı arkadaşlara göre sıkıcı bir adam oldum ama bana sorarsanız asıl bu takip sıkıcı ve aldatıcı bir oyun...
Bir statü arayışı çoğu zaman, sınıfsal bir çit; hepsi o kadar!
Yemek kültürü çok başka bir şey tabii ve önemli ama ayrı mesele...

***

Peki yukarıdaki sahneyi niye anlattım?
Çünkü Michelin haberlerini okurken hatırladım.
Geçmişte ne yemekler yedim, hepsi birbirinden iddialıydı ve minik ellerin bana uzattığı krakerdeki tat hiçbirinde yoktu, artık eminim.
Şimdi diyeceksiniz ki...
Hafifçe "lacivert" ve hoş bir hikaye bu; mutfak işleriyle yan yana getirmemek gerek.
Haklısınız anlamında kafamı sallayacağımı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
İçinde "insan"ın ve "an"ın belirleyici bir rol oynamadığı bir tat yoktur; olduğunu sanmak yanılsamadır.
Konuşuruz bir başka yazıda...

***


NOT DEFTERİ
Oturup gözlerimi kapadım. Ya müzik olmasaydı! Her zaman müzik olmuştur beni kurtaran. ( THOMAS BERNHARD / Beton )

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.