HAŞMET BABAOĞLU

Keşke yaz olsaydı, yazlık değil...

Eski yazlarımı arıyorum, dedim ya geçen gün...
Hani şimdi yaz mevsimiyle aram açık ama özlem bitmiyor; hatıralar kıpırdanıp duruyor diye yazdım ya...
Gençliğimi arıyorum sanıyorsunuz belki, yanılıyorsunuz.
Gençliğimin uzun bir bölümü yaz mevsiminin hazlarını reddetmekle geçti; dünyayı kurtaracaktık çünkü...
Denizin tuzunun tenimizde kurumasını bekleyerek, akşamları kıyılarda piyasa yaparak oyalanacak vaktimiz olmadığını düşünüyorduk.
Ergenlik çağlarım ve gençliğimin bir bölümü de yazlıklarda heba olmuştu; yamuk yumuk, harala gürele içinde kaybolup giden birkaç ay, bilirsiniz...
Hayır! Benim yaz mevsimine tutkuyla bağlanmam olgun yaşlarımın meyvesidir.

***

Şafakla beraber yola çıkışlarım...
Uzun yoldan gelip kuşluk vakti lavanta ve sabun kokulu tertemiz çarşafların içine uzanıp uyuyakalışlarım...
Bahçeye açılan kapıdaki tüllerin arasından süzülüp içeri giren kedinin mırıldanışları...
Öğleden sonra dağlardan denize doğru inen kekik kokusu...
İkindi tembelliklerim...
Ve sıra sıra dizilmiş sarı ampullerin altında akşamın tatlı melankolisi...
Bunlar(dı) benim yazlarım.

***

Yazlık dedim yukarıda, değil mi?
Doğrusu benim gençliğimde yazlık, bir gram şeker için kilolarca keçiboynuzu çiğnemekti.
Uzun yıllar da öyle kaldı.
"Site aşkları" yaşamış olmasalardı, kaç genç bugün tatlı tatlı anardı o yazlarını?
Yazlık kokusu diye bir şey de vardı...
Küf ve biber kızartması kokusu...
Bir okurumun şahane tanımıyla "anne niveası" ve akşam piyasası için "babanın ağır parfümünden bir fırt!" Semt pazarlarının kokusu sonra...
Hatta "şofbenli banyoda yanmış kibrit kokusu"nu da hatırlatmıştı okurum.
Ah o kokular ve taşıdıkları hatıralar!

***

Yazlıkların ve "yazlıkçılık" denen olayın bu güzel mevsime şekil vermesi sosyal kültürümüz için kilit önemdedir.
Yaz, "yazlık mevsimi" olmamalıydı.
Yaz mevsiminin tadının yerini yazlığın tadı(!) almamalıydı.
Yaz, kanalizasyon karışmış tedirginliğiyle girilen denizden, hiç bitmeyen ev işlerinden, akşam tavlalarından ve gemi azıya almış dedikodu çemberinden ibaret bir mevsim olamazdı ama öyle yaptık.
En önemlisi de...
Şehirlerimizde yazın güzelliklerini tecrübe etme yeteneklerimizi kaybettik.
Şehre yaz hiç gelmezmiş gibi anlamsız bir tasavvur yıllarımızı çaldı götürdü.
Yalan mı?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.