K
oşar gibi yürümenin marifet olduğuna inandırdıklarında ("Aman efendim,
ona tempolu yürüyüş diyorlar!"), hele yaşı
ve fiziğini müsait sananları koşturmaya başladıklarında
anlamalıydık ki, bizi
"insan" olmaktan
çıkartacaklar!.. Boş yere biyoteknoloji, dijitalizasyon
gibi şeylere takılıyoruz.
Zihnimizi çok daha kolay yollardan ve çoktan çaldılar. Bir yerden bir yere ulaşmak için yürüyen insan
gidip yerine "yürüyüşe çıkan insan" geldiyse,
zaten çoktan dönüştük demektir.
***
İnsan yürürken düşünmediklerini düşünmeye, görmediklerini görmeye başlar. Hâlâ bu hâl içerisinde yürümekte ısrar edenler ne güzel direniyorlar!.. Bakıyorum da, Kovid'in havası sönünce Hürriyet başyazarı
Dr. Müftüoğlu yeniden yürüyüş önerilerine döndü. Sürekli vurguluyor: "Kaç adım attığınız, ne kadar mesafe kaydettiğiniz kadar önemli bir parametre daha var: Tempo!" Soruyorum size: Bu yürüyüş müdür? Ha, şimdi diyeceksiniz ki,
"ama bu tempo sağlık için!" Eh, hep öyle oluyor: Sağlık geliyor, insan gidiyor...
***
Seçmen/parti/kamuoyu anketleri havalarda uçuşmaya başladı yine... Şu parti bu
kadar, o parti bu kadar oyu alır. Şu yükselişte,
bu düşüşte... Medyatik oyalanmaca işte! Lakin
şunu bilelim; anketlerde gördüğümüz şey seçmen
davranışı değil, seçmenin güncel tutumlarıdır.
"Öngörülemeyenler" kitabının yazarı, eğilimler
araştırmacısı
Akan Abdula çok doğru bir
noktanın altını çizdi geçen gün: "Tutum başka,
davranış başka. Katılımcı mesaj verebilmek için
anketöre tutumlarını belirtiyor ama davranışları
bu olmayacak.
Ben mesajımı vereyim duysunlar halimi diyerek, vermeyecekleri oyları ve partileri söylüyorlar. O yüzden
veri olarak ciddiye almayın."
***
Geçen gün "The Worst Person in The World" filmini izlerken düşündüm de... Yaşarken sevmeyi, alışkanlığı, şefkati, kopuşu ve bağlanışı, sonra ayrılığı ve daha birçok şeyi "tecrübe" ediyoruz.
Asıl sevmek, çok sonra geliyor; hatıralarla... O zaman anlıyorsak ki, fena sevmişiz, basbayağı sevmekmiş, işte bu güzel!
***
Köşe yazım için haftalar önce et fiyatlarına baktığımdan beri Google'da hangi sayfayı açsam karşıma
dana nuar, yağsız kıyma, şişlik kuzu kuşbaşı görüntüleri çıkıyor. Sayfanın dört bir yanı bunlarla doluyor. Vejetaryen olmama ramak kaldı!
"Algoritmalar insanı" olmanın bu seviyesi kafama dank ettiğinde, nereye kaçacağımı şaşırıyorum.