Sosyal medyaya bakarak...
Dünyanın ve genel olarak günümüz insanının halini anlayacağınızı
sanıyorsanız...
Büyük ölçüde yanılıyorsunuz...
Çok sıkıntılı iş.
Klasik medya deseniz...
Geçen yüzyıldan kalma bir
"bildiğini okuma" tavrını sürdürüyor.
Satır aralarını iyi okuyabilenler gerek, o da zor.
Ya sokaklar?
Kentler, çarşılar, işyerleri?
Görmesini bilene çok şey anlatıyorlar ama önce durup bakmak gerek...
Durup dikkatle bakmak, unuttuğumuz/ unutturulan bir eylem...
Etrafımıza bakmamız gerekiyorken
sırtımızı dönüp selfie çekmediğimizden emin misiniz?
***
Aa ne biçim yazı bu?
Kılıçdaroğlu yok, İmamoğlu yok, şu yok bu yok...
İtiraf edin, bunu demişsinizdir.
Ama söyleyin bana...
Sürekli Kılıçdaroğlu'na ve benzerlerine takılmakla...
Çimi yapay, formaları sahte yaldızlarla kaplı, hedefi lokal ve soyunma odaları pislik içinde bir futbol maçını
"asrın derbisi" sanıp ekrana kilitlenmek arasında fark var mı?
Oyalamaca, oyalanmaca...
Tribün duygularını kaşımaca...
Hatta bir tür
sersemletici uğultu...
***
Bunu iyi biliyoruz; inancımıza uygun, haklı ve hakikatli bir dünya kuramadık...
"Sıradan insanlar" olarak akışa kapıldık, gittik.
Neoliberal ekonominin gaddarlığını
"normal" sanacak kadar yenik düşürülmüştük zaten...
Sonunda pandemiyle ayağımızın altındaki zemini bir halı gibi çekiverdiler.
Buna bile hâlâ uyanabilmiş değiliz.
Yeni halimize
"yeni normal" dedik, düşünün!
Yahu neresi normal?
Bu tanımlamanın kendisi yere serildiğimizin resmi değil miydi?
***
Biosfer global seçkinlerin elinde...
Bir virüs salgınıyla bu gerçeği acı biçimde anladık.
"Sus, ne diyorsak, o! Sen aşı ol!" denince kimse sesini çıkartamadı.
Medyasfer de onların egemenlik alanı...
Zelenski'yi nasıl adam saydırdılar ama!
Psikosfer deseniz...
Hiç konuşmayalım bunu; delilik gitgide büyüyor mu ne?
Öyle bir tezgâh ki...
Devletlere kala kala
"savaş makinesi" kaldı; direnmeleri için başka alan yok!
Kritik bir aşamadayız yani...
***
Tüh!
Yine kaleme alınmamış malum köşe yazısı"kurallar"ına uymadı bu yazı...
"Anlaşılmaz olmuş" deyip geçebilirsiniz!
***
NOT DEFTERİ
Ömür sevmeyi öğrenmeye yetmiyorken, nefret etmeyi hangi ara öğreniyorsunuz? (CAHİT ZARİFOĞLU / Yaşamak)