Algoritma aşağı, algoritma yukarı... Şuna dijital medyanın
sahiplerinin bize uygun bulup
tasarladıkları, her gün orasına burasına
çekidüzen verdikleri
"hayat" desenize!
***
Madem öyle, bu son olsun, bu krizden ötesi olmasın, yalnız senin, benim, bizim değil, dünyanın sonu olsun;
"gelsin kıyamet, bildiği gibi gelsin" duygusu nasıl da büyütülüyor, değil mi?
Youtube mesela...
Sürekli bunu vaaz eden; insanın yenilgisinin bedelini kıyametle ödetmek için çırpınan tiplerin videolarından geçilmiyor.
Anlıyorum onları ama kızıyorum da...
Kıyameti Allah bilir.
Biz gittiğimiz yolu, yenildiğimiz yeri, kendimize ve başkalarına ettiklerimizi bilmekle mükellefiz. Dünyanın sonu
değil, berbat bir düzenin sonu geliyor.
Esas mesele şu ki, dünyayı mahvedenler
yenisini de istedikleri gibi kurmak ve
bize bunu
"kurtuluş" gibi dayatmak
istiyorlar! Buna uyanacak mıyız, yoksa
uyuyacak mıyız?
***
Liberaldiler. Bize "Zengin olmak için hürsünüz; bütün refah yolları sizin yürümeniz için" demişlerdi. Durmadan ve hızla onlar zengin oldu, yığınlar daha da fakirleşiyor. Devletler cılızlaşıyor.
Şimdi sosyalist olacaklar. Bize "Mutlu olmanız için mala, mülke ihtiyacınız yok" diyecekler, demeye başladılar.
Onlara mal, mülk ve hakiki mutluluk; geniş kitlelere kiralık ve sanal (metaverse) hayatlar! Böyle bir gelecek gelsin diye harıl harıl çalışıyorlar.
***
Evlerimiz var. Güzel, çirkin; rahat, rahatsız; saray gibi, kulübe gibi evler...
Ama söyleyin bana; yuvalarımız nerede? Kozalarımız; ocaklarımız, hayatımızın orta direkleri nerede? Bu meseleyi ara ara konuşuyoruz ama hiç konuşulmayan bir yanı da var; buraya yazmış olayım:
Ne evimizde doğuyoruz artık, ne de huzurla evimizde ölmemize izin veriliyor. Nasıl yuva olsunlar?
***
Dünya
"hijyen toplumları"nı arıyor ve en önde Çin ilerliyor! Bu yolun sonu, hastaların suçlu bulunup ortadan kaldırılmasına kadar gider mi?
***
Hipersonik füzeler... "Bana vurursan, ağzım burnum kırılır; belki yere düşerim ama beni orada öyle yenik bırakıp yoluna giderken öleceksin!"
***
P.J.Zwart'ın "Zamanın Gizemi" adlı kitabının son cümlesi:
"Bir zamanlar yaşadığımız bir yere geri dönmek elbette mümkün ama bir zamanlar yaşadığımız bir ana dönmek, ne yazık ki, imkânsız."