"Önümüzdeki kış soba kuracağım" diyenler
çoğalıyor. Benim tanıdıklarım
arasında bir haftada dördüncü
kişi... Yakında müstakil
evlerde oturanlar, apartman dairelerine
mahkûm olanlara böyle hava
atacaklar. Ama soba dediğimiz de
kendi kendine yanmıyor ki!
***
Oscar'daki tokat olayına çok takıldık. Şovdu, değildi, şöyleydi, böyleydi. Son yıllarda
düşen reytingleri yükseltmek
için çekilmiş bir numara olduğuna
inanan ne kadar çoktu. İyi de,
neden olay başlarda değil de, törenin
reytinglerinin zirve yapmasından
sonra gerçekleşti? Zaten pek bir
şey fark etmemiş. Reyting sonuçları
açıklanınca gördük ki, tüm zamanların
en düşük ikinci Oscar töreni
reytingi olmuş.
İşin gerçeği şu:
Dijital eğlence endüstrisi ve hız tutkusu, sinema endüstrisini demode kılıp yavaş yavaş öldürüyor... Oscar töreni TRT 2'de yayınlanırken
ben de bir yandan Youtube'a
bakıyordum. Sonra Youtube'daki
bir videoya takılmışım, kafamı kaldırdım,
tokat mokat yaşanıp geçmiş,
benim de uykum gelmiş...
***
Hürriyet gazetesi yine
Bill Gates'i yağlamış ballamış. Hep
haklı çıkmış da; pandemiye karşı
önlemlerin zayıflığı konusunda üzülüyormuş
da... Sanırsınız, gazeteyi
Gates vakfı
fonluyor...
Bir de şu var:
Gates'e göre
yeni bir pandemide
ilk
yüz günde aşı
üretip ardından
gelen yüz
günde de milyarlarca
insan
aşılanmalıymış!
Olaylar böyle gelişecekse, eminim ki o virüs ve aşı çoktan hazır olup "start" işaretini bekliyordur.
***
Fransa ve İngiltere'de yeni moda şu... Londra ve Paris gibi
şehirlerde eş dostla gezerken
nerede bir Rus oligarkının sahip olduğu bina ya da kurum görürseniz,
parmağınızla işaret edip bu
satın alma hakkında Google'dan
öğrendiklerinizi aktarıyorsunuz...
Hafiften öfkeli "Vayy be!" nidaları
eşliğinde hem züğürt çeneniz
yoruluyor hem de ucuz duyarlıklarınız
kaşınıyor. Ama şimdilik kimse
bu yapılanın nasıl primitif bir ırkçılık
olabileceğini; 1930'larda aynı
ruh durumunun nasıl Yahudilere
karşı kullanıldığını aklına getirmiyor.
Olacak şey değil ama oluyor.
***
Ne ilginç! Hindu düşünür ve romancı Pankaj Mishra'nın deyişiyle
"dünyanın sinsice Avrupalılaştırıldığını ilk fark edip isyan eden Dostoyevski'ydi" ve haklıydı. O yüzden Batı üniversitelerinin Rus kültürüne karşı ilk hamlesinin Dostoyevski'ye karşı olması da şaşırtıcı değildi.