Dikkatli okurlar, fark etmişlerdir...
İki üç gün dinlenmeye çekildim.
Şükür, zamanın yükünün gitgide ağırlaşmasını bir kenara bırakırsam, şimdilik fiziksel bir derdim yok.
Fakat
dünyaya, memlekete ve geleceğe yönelik daha berrak bir bakış için ruhlarımızın "durma"ya ihtiyacı oluyor.
O üç günde ne yaptığımı soracak olursanız...
Bir bakıma
kendime kitle partisi muamelesi çektim...
İçimdeki bazıları ayrı telden çalan "delegeleri" ve varlıkları gözümden kaçmayan hizipleri bir araya getirip
kendi kongremi yaptım...
Dört maddelik kısa manifestomu belirledim.
***
İlk madde...
"Yeni dünya düzeni" denilen şey
de eskisi kadar berbat,
eskisi kadar insana,
ahlaka, adalete
aykırı bir düzen olacak. Dahası şimdiden bu düzen, insanı iyice insanlıktan çıkaracağının ipuçlarını vermektedir. Bundan hiç şüpheniz olmasın! Dolayısıyla bizi temel olarak ilgilendiren şey "yeni dünya düzeni" değil,
"yeni Türkiye"nin, yani
bağımsızlık ve refah arayışımızın sürmesi olmalıdır.
***
İkinci madde...
Pandemi koşulları ve sonrası açıkça göstermektedir ki, siyasetin de
"lay lay lom" zamanları geçmiştir... Kimlerden olduğumuz, hangi partiye veya cemaate dahil olduğumuz, yaşam tarzlarımız, şunlarımız, bunlarımız, artık ikinci plandadır.
Esas konu şudur: Türkiye'den yana mısınız? Bu sorunun cevabını evirmeden
çevirmeden verebilenlerle birlikte yürünmelidir.
***
Üçüncü madde...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi
"aile değerlerinin korunması" konusunda toplumsal bir başarı elde edemediğimiz açıktır. Ancak şuraya dikkat: Bugün aile dediğimiz yapı idealler tarafından değil, hoyrat kapitalist düzen tarafından şekillendirilmektedir. Her gün kavga gürültü ve mutsuzluk üreten bir yapının "Kol kırılır yen içinde kalır" tavrıyla savunulması (özellikle gençlerin gözünde)
"aile değerleri"ni yıpratır bir hale geldi.
Dolayısıyla, "medarı maişet motoru" ve yaşam tarzlarımızla hesaplaşmadan "aile değerleri"nin restorasyonu mümkün değildir.
***
Dördüncü madde...
İtibar tasarruftur, tasarruf itibardır.
Çünkü adalet tasarrufu ciddiye almakla (yani başkalarının yaşam ve refah hakkını önemsemekle) başlar. "İtibardan tasarruf olmaz" sözünü
"maddi gösteriş" olarak anlayan ve maddiyatta itibar arayan bir ekolün siyasetin her yanına nüfuz etmiş olması,
ülkemizin yarasıdır. Buna özellikle kamuda derhal son verilmelidir.