HAŞMET BABAOĞLU

Sınav korkusu

Tek tek hayatlarımız dönüşüyor. Bir yıl önce aklımızdan zerresi geçmeyen şeyler gerçek oluyor. Kapatılıyoruz. Dışarısı düşmanlaştırılıyor, içerilere itiliyoruz. İki soru canımızı yakacak şimdi: Birincisi, içerisi sığınak mı, yoksa hapishane mi? İkincisi, içeride uzun süre idare etmemizi sağlayacak bir " dünya"mız var mı?

***

Sınav korkularını her seferinde boş kağıt verip "sınıfta kalma" cesaretiyle yenebilenler bu kez ne yapacaklar?

***

Bazılarımız durmadan yıldızlara bakıyor. Oysa gözlerimizi göklere dikip basmakalıp lafları tekrar etmek olup bitenleri anlamaya yeter mi hiç?... Antik Roma'nın hüzünlü şairi Ovidius'u hatırladım, hani diyordu ya: "Hata, sevgili Brütüs, yıldızlarda değil bizde. Biz çok aşağıdayız."

***

Modern hayat bir "büyük unutuş" üzerine kuruldu: Dünyaya geldiğimizi ve gideceğimizi unutuş üzerine... Şimdi yeni bir evreye mi giriyoruz, bilemiyorum; yaşadığımızı da unutturacaklar sanki. Hayatta kalmak ya da kalamamak meselesi bambaşka bir şey.

***

Yeniden evdeki çekmeceleri karıştırmaya döndüm. Bir defterin arasından epeyce eski şu notum çıktı: "Sakallarımı kesmeyeceğim. Çıplak bir yüzün ya fazla anlamsız ya da gereğinden fazla anlamlı olduğunu düşünüyorum." Sonra aklıma geldi, onu da buldum; bir hikayemi şöyle yazmışım: "Adamın sakalları can sıkıcı. Samimi olmayan bir saklanma arayışı buluyorum sakallarında." Gel de gülme şimdi! 1982'den beri sakallarım var.

***

Eski fotoğraflara bakıyorum. İçinde yer aldığım bazı fotoğraflar cidden şaşırtıyor beni. Zaman durmamış sanki. Benden daha hızlı yaşlanmışlar...

***

Görüntülerin egemen olduğu sosyal paylaşım platformlarında kriz var. Virüs bu platformları da vurdu. Yeni fotoğraflar "yeni" değil; videolar birbirinin tekrarı duygusu veriyor, nostalji deseniz eski tadı yok. Yerini kelimeler aldı. "Ne güzel saçmalıyorum" diyerek, upuzun metinler kaleme alan ve bu yolla kendini sevdirmeye çalışan influencer'lar çoğaldıkça, çoğalıyor. Hikayeler yavanlaştıkça, kelimelerin şiddeti artıyor. Garip bir anafor. Bir kez daha anlıyorum, insan her şeye katlansa, "özel" olmadığı düşüncesine katlanamıyor. Fark edilmemek, yeni "ölüm" biçimi...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.