Evet, evet, sen Amerika’dayken!
***
Bir de mahalledeki arsada top oynarken mızıkınca babasını çağıran çocukları andıran profesörler var. Üstelik ne çoklar ve nasıl da hepsi birbirine benziyor! Hemen satır aralarına "Ben Amerika'dayken hocam John..." türünden laflar sıkıştırıyorlar. "Amerika görmüş profesör" kalıbının 1950'ler, 60'larda kaldığından haberi olmayan bir hal. Sen her hafta değişen dünyanın hızına ayak uydurma, hiç ders çalışma ama hocan John gelip tartışmada seni kurtarsın! Yok öyle bir şey! John şu an canını kurtarmaya çalışıyor zaten.***
Size de geliyordur öyle SMS'ler... Bir giyim firması mesela sabahın köründe şöyle diyor size: "Sonbahar şıklığını özlediniz mi? Bot, çizme ve çantalarda indirim..." Hayır! Özlemedim! Özleyen olduğunu da sanmıyorum. Sade insanlardan söz ediyorum tabii... Herkes geçen yılın sonbaharından kalan kıyafetlerle idare edecek gibi görünüyor. Sürekli yeni şeyler almaya ihtiyacımızın olmadığını fark ettiğimiz günlerdeyiz. Şıklığın tanımı da değişecek, şüpheniz olmasın. Endüstri 2021'e bu çerçevede hazırlanmalı...***
Gelecek dönemde damak tadı daha fazla önem kazanırsa şaşırmam. Çünkü evde ve dışarıda atmosfere neşe eklemenin en hızlı yolu damak tadından geçiyor. Ben "dimağ tadı"nı tercih ederim diyorsanız, katılırım ama o daha yavaş seyrediyor. Geçen hafta Moda'da daracık bir kapıdan girdim, şahane bir pastacıyla karşılaştım: Lil Bake. Badem unlu, ortası krema, üzeri fıstık, karamel ve çikolatalı "snickers"larını öneririm.Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)
- Nükleer ciddiyet! (14.11.2024)
- Hangi aile? (12.11.2024)
- Sahnede ne var? (11.11.2024)
- Gördüm (10.11.2024)
- Haftanın notları: Yeni pandemi gelir mi? (09.11.2024)
- Gündem değil, temel mesele! (08.11.2024)