Cumartesi notları: Şimdi parklardayım
***
Meşhur "Bilim Kurulu" şunu bir anlasa keşke: Kalabalıklar virüs bulaşma riski yüksek yerlerdir, doğru! Fakat insanlara "her şey yine de yolunda" duygusunu veren de kalabalıklardır. İnsanların bu duygulara ihtiyacı her geçen gün biraz daha yükseliyor. Bedenini kurtarmış ama zihnini sakatlamış bir toplumla nereye gidilebilir?***
Maskemizi çıkarmadığımızda dalga geçtiğimiz, tiksindiğimiz, üzüldüğümüz belli olmuyor. Belki farkında değildik ama bu duygu ve tavırları daha çok burnumuzdan aşağısı ifadelendiriyor, özellikle de dudak kenarlarımız ve çenemiz. Böyle mi devam etsek acaba?***
Beyoğlu'ndaki Zencefil şehrin ilk vejetaryen lokantasıydı. Vejetaryen değildim ama atmosferini severdim. İlk on yıl müdavimiydim. Sonra Anadolu yakasına geri döndüm. Derken, İstiklal Caddesi'nin ruhuyla da bağlarım koptu ve Zencefil'in sonraki yıllarını hiç yaşamadım. Dün öğrendim ki, 28 yaşındaki lokanta salgının etkilerine dayanamayıp kapanmış. Buruk bir haber.***
Geçen pazar günkü "Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar" başlıklı yazımda hem başlık, hem de son cümlem okurlarımın dikkatini özellikle çekmiş, çoğu Google'dan arayıp bulmuş ama doğrudan bana soranlar da oldu. Başlık Ahmet Haşim'in eşsiz şiiri "Tahattur"dan aldığım bir dize. Tahattur, malum, hatırlamak demek. Son cümlem, "Dünya artık gölgeleniyor"a gelince, o da "akşam vakti"ne bir göndermeydi. Şiirin son iki dizesi şöyledir: "Bize bir zevk-i tahattur kaldı/Bu sönen, gölgelenen dünyada!"Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)
- Nükleer ciddiyet! (14.11.2024)
- Hangi aile? (12.11.2024)
- Sahnede ne var? (11.11.2024)
- Gördüm (10.11.2024)