Sahnenin arkasında ne oluyor?
Sarı Yelekliler seyrediliyor.
Şurada bir gaz bulutu yükseliyor, orada bir vitrin aşağı iniyor, polisler bir göstericiyi köşeye sıkıştırmış kıyasıya dövüyor.
Öyle kilitlenmiş bunlara bakıyoruz.
Bir taraftan da sürekli tartışıyoruz;
Fransızlar "acaba bunlar Şubat 1934'te parlamentoya yürüyen faşist Action Française'in bir benzeri mi?" diye soruyor; bizler "bir nevi Gezi" görmeye çalışıyoruz.
Kimileri "hepsi anarşist" diyor, derken gösterici liderlerinden biri (!) olduğu iddia edilen kişi kameralara "ordu ülkeye el koysun!" diye sesleniyor.
Kafalar duman!
Oysa böyle tek noktaya yoğunlaşmış dikkat aynı zamanda körleşmedir.
Sarı Yelekliler acaba gözümüzden neyi kaçırıyor?
Türkiye'yi de işin burası ilgilendiriyor.
O yüzden sadece Paris için değil, bütün Avrupa başkentleri için sormalıyız:
Sahnenin arkasında ne oluyor?
Öyle ya da böyle bu kıvılcımın başlattığı ateş farklı biçimlerde ilerleyecek.
Bunun kaçışı yok. O bakımdan önemli.
Ama nihayetinde şunu da gördük.
Bütün çağrılara rağmen cumartesi günü Paris'teki Sarı Yelekli sayısı taş çatlasa 30 bin kişiydi.
Hani yüz binler ortalığı dağıtacaktı, hani Avrupa "yığınların isyanı"na sahne olacaktı?
O halde Ulusal Birlik Partisi Başkanı Marine Le Pen'in şu sorusu üzerinde durulmayı belki daha çok hak ediyor:
"24 Kasım'da İçişleri Bakanı Castaner neden göstericilerin Champs-Elysees'ye çıkmasına izin verdi? Orada polisin aşırı güç kullanmasıyla olayların çığırından çıkacağı belli değil miydi?" Paris'e bakarken aklımıza hep Gezi olayları geliyor ya...
Hatırlayalım...
Hem kamuoyu, hem de devlet FETÖ'nün türlü çeşitli yollarla kışkırttığı Gezi olaylarına odaklanmış ve örgütün resmi/sivil bürokrasiye tamamen hâkim olmak için yaptığı nihai ataklar gözden saklanmıştı.
İtalya'da iş tereyağından kıl çeker gibi kolay ve hızlı halledildi.
Fransa devlet geleneği kuvvetli bir ülke. O yüzden sahne/kulis ayrımına ihtiyaç vardı.
Dünya Sarı Yeleklilere odaklanmışken kuliste önce Fransa, sonra diğer Avrupa ülkeleri için yeni partiler, yeni siyasi güçler, yeni liderler hazırlanıyor.
Asıl hayretle izleyeceğimiz şey bu olacak.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)
- Nükleer ciddiyet! (14.11.2024)
- Hangi aile? (12.11.2024)
- Sahnede ne var? (11.11.2024)
- Gördüm (10.11.2024)