Hayat gelip geçerken: Defne sabununun kokusu...
Fakat doktorları küçük görür. Önüne gelene ilâç tavsiye eder. Yanlış evlilik yapmıştır.
Fakat herkese evlilikte dikkat edilecek hususları öğretir. Bir ton para harcayarak ahır gibi bir ev yaptırmıştır. Fakat Mimar Sinan'ı beğenmez." Filibeli Ahmet Hilmi'nin (1865-1914) meşhur Amak-ı Hayal'inden bu sözler...
Tabii o "akıllı olduğunu sanan bir deli"yi anlatıyor ama ben ne zaman bu cümleleri okusam kafamda sosyal medyadaki halimiz canlanıyor.
Facebook'ta, Twitter'da, Instagram'da kendimizi kaybedişlerimiz yani.
Bu kadar az bilip bu kadar iddialı olmak ne tür bir şaşkınlık hali? Hele durmaksızın başkalarını küçümsemeye doyamayışın küçüklüğü!
Çıkarıp baktım. Açık yeşil renkte, şekli bozuk koca bir kalıp. Ama bir anda Antakya Musa Dağı çevresinin güzelliklerine ışınlıyor beni... Derler ya hani, "koku hamil-i hatıradır", öyle işte!
80'li yaşlara varırsak, bizi bir tür "anosmia" (koku duyusundan yoksunluk) bekliyormuş.
Buna bozuluyorum işte!
Çantamda Mustafa Akar'ın "Gezegenin Tamahkâr Çocukları"nı ve Babel Wardetzki'nin "Siyasette ve Toplumda Narsisizm, Ayartma ve İktidar"ını taşıyorum.
Ne olacak bu işin sonu bilemiyorum.
Şöyle bir şey belki: İki kafe sahibi başka bir kafeye gidip çay içip kek yiyor, sonra o kafenin sahibini de alıp yeni açılan bir lokantaya gidiyorlar... Moda, Arnavutköy gibi semtlerde durum şimdiden böyle ama gerçekten hoş kafeler var. Bir cumartesi burada sevdiğim kafeleri yazayım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)
- Nükleer ciddiyet! (14.11.2024)
- Hangi aile? (12.11.2024)
- Sahnede ne var? (11.11.2024)
- Gördüm (10.11.2024)