Kadir Has Üniversitesi, Türk DışPolitikası Kamuoyu AlgılarıAraştırması'nı yayınladı. Sonderecede önemli bulgular içeren bir çalışma. Böyle bir araştırmanın muhatabıkamuoyunun bizzat kendisi değildir. Bilhassa hükümettir. Oyun kuruculardır. Akademisyenlerdir.
Özellikle hükümettirdedim. Doğal. Hükümet bu politikaalgısına bakarak onuniç politika uzantı veyansımalarını değerlendirecektir.
Bu değerlendirmenin içerdiği dış politikaalgısının iç politika yansıması şu bakımdan önemli. Örneğin enönemli dış politikakonumuz olarak 'terörlemücadele' gösteriliyor.
Aynı şekilde, biraz tartışılacak bir saptamadır ama halk Türkiye'yi 'İslamülkesi' olarak görüyor (%40). Onu Avrupa ülkesidir seçeneği izliyor (% 33). Ortadoğu ülkesidir diyenler %23. Galiba üstünde çok durmamız gereken bir saptama bu.
Öteki ilginç gösterge referandum sonrasıdönemin damgasını taşıyor. Türkiye'dedış politikayı Cumhurbaşkanının belirlediğikanısında halk (%70). Bu oran geçen yıl%23. Dışişleri Bakanlığı belirler diyenlerinoranı %37. Geçen yıl bakanlık diyenler%76'yı bulmuş. Çok önemli bir gösterge. Devamı var. Dış politika geçen dönemlere nazaran başarılı bulunuyor. Erdoğan'ın halk nezdindeki yüksek itibarı besbelli bu konuda da etkili oluyor.
Politika kurmak bakımından önemli bir saptama var: 'dost-düşman algısı'dır. Azerbaycan neredeyse tek dostumuzolarak görünüyor (% 71). Onu izleyenPakistan bile % 2'de kalmış. Daha beteri,'Türkiye'nin dostu yoktur' diyenler: % 17. Bu çok ciddi bir sorun. Bize tehditoluşturan ülkeleri sorduğumuzdabaşı ABD çekiyor (%67). Onu İsrail izliyor(%37). AB ülkeleri: % 24. ABD'nin 'sorunluülke' olmasının ilk nedeni terör: %64.
Sonuç belli AB ve ABD ile uzağız ve onları tehdit olarak görüyoruz. Azerbaycan,Müslüman ve Türk kökenli ülkeler yeni dostlarımız. Rusya ise neredeyse yok: % 8. Buna bağlı olarak acaba stratejik alternatifarıyor muyuz? Pek değil. AB ile farklı birmodelde ilişki kurulmasına toplumun % 70'ikarşı! AB'den sonra ilk akla gelen Rusyabile % 28'de kalıyor. (Zaten Rusya ile aramızdane işbirliği vardır ne de sorun diyenler%35.) Şangay % 13.
Gelelim aynı çizgideki hayati soruya: AB üyesi olmayı istiyor muyuz? Evet % 48, hayır %52. İlginç olan hayır diyenlerin %38'den bu düzeye tırmanması. Evet diyenler de % 62'den geriliyor. Hiçbir zamanAB'ye üye olamayız diyenlerin oranı % 81. Sözün bittiği yer! Hele bu oranın % 67'den buraya geldiğini düşünürsek...
Niye böyle, çünkü AB üyeliğininengellendiğini düşünüyoruz: %56! Bunada toplumun % 73'ü 'din ve kimlik farkı'yol açıyor demekte. Engellendi diyenler%45'ten buraya gelirken farkları vurgulayanlar% 60'tan bugünkü seviyeye tırmanmış. Üye olursak AB'nin sağlayacağı katkı ekonomik olur kanısındayız: % 83. Demokrasi gelişir diyenler % 50. Anlaşılan, AB onunla da onsuz da olmayan 'sevgilimiz.' O arada AB'nin üyelik müzakere sürecini durdurmayacağına % 70'le inanıyoruz.
Şimdi durum şu: Türkiye AB'den ve ABD'den kopuyor. Bu kesindir. Halk dış politikayı böyle görüyor. Buna mukabil Avrupa konusunun ben daha derin izlere sahip olduğu kanısındayım. Çünkü iki önemli soruya verilen iki ilginç cevap var. Bir, Türkiye ABD'den sonra OD Baharı ertesinde bölgenin geleceğini belirleyecek ülke olarak görülüyor. Çok önemli bir bulgu. İki, Türkiye'nin Müslüman ülkelere rol modeli olduğuna inanların oranı % 75 ki, bu % 68'den buraya gelmiş.
Bu olgular yan yana gelince ortaya bir profil çıkıyor. Kesinlikle ilginç, yeni boyutlar içeren, toplumdaki, sadece algıyla değil, anlayışla da bütünleşen bir yapı bu.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.