Serde üniversite hocalığı, hatta yöneticiliğivarken ve bilinen adıyla üniversitegiriş sınavlarında sorunlar yaşanırken okonuya değinmemek abes olur.
Üniversite yerleştirmelerinin ve puanlamahatalarının sorun olduğunu kabul etmek gerekir. Gerek öğrenciler ve psikolojileri açısından gerekse üniversitelerin kontenjanlarını ayarlamaları yönünden bu durum ciddidir. Umarız tez zamanda derlenir, toparlanır.
Herkes onu konuşuyor. Ama tek problem o değil. İkinci bir dert daha var: dolmayankontenjanlar.
Türkiye'de sınavla üniversitelereyerleştirilenöğrenci sayısı (eski birmühendisin yuvarlamasıylabelirteyim) yaklaşık 900 bindir. Bunun üçte birindenbiraz daha fazlası bu senedolmamıştır. Kayıtlardansonra bu durum umarım birazdaha olumlu yönde gelişir amakontenjan açığının daha daartacağını sanıyorum. Neredeyse yarısını dolduramadığımızbir artık kontenjan gerçeğiyle yüzyüzeyiz.
***
Karşılaştığımız bu iki sorun bana daima tekrar ettiğim iki iddiamı yeniden düşündürdü: eğitimplanlaması ve üniversite sınavlarını kaldırmak. Açık kontenjanlar meselesinden başlayayım: Nedenleri hayli karmaşık bir gerçek bu. Belki üniversite sayısındaki artış ve ihtiyaç ötesi kapasite, belki belli bir düzeyin üstündeki üniversitelere gitmektense çalışma hayatınaatılmayı tercih etmek bu durumu yarattı.
Hemen belirteyim üniversite sayısındaki artışa karşı değilim, taraftarım. Elbette gereklişartların sağlanması gerekir yeni üniversite açarken. Gene de üniversite beş-on sene için açılmaz. Teorik olarak beş-altı yüz sene için açılır. Eğer irade varsa zaman eksikleri tamamlar. Bölge ve şehir üniversiteleri önemlidir. Hele Türkiye gibi nüfusun sadece İstanbul'a aktığı bir ülkede yerel birikimi sağlamak bakımından daha da önemlidir.
Anlaşılan buna rağmen öğrenciler üniversite okumayı tercih etmemektedir. Nedeni muhtemelen belli bir düzeyin altındaki okulda dörtbeş yıl geçirmektense hayata atılmak, bir an önce üretken olmak, para kazanmaktır. Gerçek budur ve üzücüdür. En kötü bir üniversitede geçirilecek zaman bile insana büyük katkılarda bulunabilir. Ama üniversite hayatını bir fantezi veya lüks olarak düşünmemek gerekir. Türkiye'nin bu lüksü taşıyacak imkânı yoktur. Neticede hayat maliyeti ağır bir olgudur.
Bu durumda eğitim planlamasını yeniden organize etmek şarttır. Nerede ne açılacağı, kaç öğrenci alacağı, ne kadar hocaya ihtiyaç duyulacağı ince ince tasarlanmalıdır. Aksi takdirde bu sorun ağırlaşacaktır.
***
İkincisi, sınavsız bir üniversite girişisistemi yaratmak zaruretidir. Herkesin bildiğigerçek o 900 bin kontenjan içinde güçlüüniversite ve bölümler ancak 100 bin civarındabir sayı oluşturur. Hatta onun yarısı kadaröğrenci için 2.5 milyon civarında öğrenciyisınava sokuyoruz.
Bu ne demektir bilir misiniz? İyi bir üniversitenin 20 kişi alan bölümü için 2.5 milyon öğrenciyi sınava tabi tutmak. Ve gene aynı öğrenciyi bu defa başka bir üniversitenin 30 kişilik bölümü için sınavdan geçirmek.
Tahammül edilmez bu halin ortadan kaldırılması şarttır. Üniversiteler kendi kabul protokolve programlarını kendileri hazırlamalıdır. Bir bölüme müracaat edecek öğrenci sayısı kapasitenin bilemediniz birkaç katıdır. Onun nasıl eleneceği bellidir ve kolaydır. Tıp, mühendislik gibi büyük üniversiteler başka ve sınavlı bir sistem uygulayabilir. Ama herhalde bugünkü manasız ve artık işlevini yitirmiş mekanizmaların değiştirilmesi şarttır. Aksinde ısrar etmek Türkiye'yi, gençleri ve eğitim sistemini gereksiz yere yormaktır. Hepimize yazık!
Tüm öğrencilere başarılar ve kolaylık dilerim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.