İbn Haldun ‘kimindir’?
O tartışmalarda bir vurgu vardı. Haldun'a 'solcular' mı sahip çıkacaktı 'sağcılar' mı? Tabii, hafızası çok zayıf bir toplumda yaşama hasebiyle dün konuşulanlardan zerrece haberimiz olmadığından bu 'boş laf' yarışmasını sürdürüyoruz.
Bunca büyük bir düşünürün hâlâ bu derecede kutuplaşmış, kamplaşmış bir muhakemeyle ele alınmasına elbette gülecek değil ağlayacağız. Ayrıca 'sahiplenmek' ne demek? Ama ne yapalım ki, bu durum bizim gerçeğimiz. Onu okumak, anlamak, tartışmak yerine, her şeyde olduğu üzere, 'sahiplenme' çabası içindeyiz.
Bu böyledir. Daha 16. yüzyılda Katip Çelebi'ye, Koçi Bey'e kadar birçok Osmanlı toplum düşünürü Haldun'dan ve özellikle onun 'çöküş düşüncesinden' doğrudan ve dolaylı olarak etkilenmişti. Osmanlı kütüphanelerinde bulunan elyazmalarının çokluğu bu ilişkiyi kanıtlar. Neticede 1730'da Türkçeye çevrilmişti ve Osmanlılar bu defa da onu yaşadıkları çöküşü durduramayacaklarını bilerek ama geciktirebileceklerine inanarak okuyorlardı. Cevdet Paşa'nın bu yoldaki emekleri ayrıca anılmaya değer.
Marx'la inkâr edilemez 'benzerlikleri'nin olduğu muhakkaktır. Diyalektik denecek düşünce ve kavrayış tarzı, 'kevn ve fesad' (doğuş ve çöküş) kavramlarıyla çevrimsel zamana yaptığı vurgu, evrimciliğe yönelik anlayışı, tarihi somut ve sabit değil dinamik bir realite olarak benimsemesiyle Marx'ın bu konulardaki yaklaşımı neredeyse tıpatıp örtüşür.
Zaten biraz daha aklımız erdiğinde evvela Ernest Gellner'in kısa makalesini, 'From İbn Khaldun to Marx' okumuştuk. Sonra da bu konudaki sayısız kitaba ve makaleye yöneldik.
İbn Haldun'u da ilk defa boylu boyunca Sol Yayınları'nın Türkçeye çevirdiğini de yazayım.
Ama bu defa da muhafazakârlardan bu ilgi geliyor diye sol çevreler mi İbn Haldun'a kapanacak, bilemem. Necip Fazıl/ Nâzım Hikmet, Mehmed Akif/ Tevfik Fikret 'ikileminin' devam ettiğine bakılırsa durum, o durum. Ama şimdi İbn Haldun adını taşıyan bir üniversitenin kurulması, açılmasıyla serpilen umut ışığının sürekli olmasını dilerim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)