Darbenin kodları-1
(Sonraki darbeler başka kitapların konusu.) O halde bugün işin öznel kısmını yazayım.
1. 1908'den (1980 değil) beri darbe toplumuyuz.
En son 28 Şubat ve 27 Nisan'ı yaşadık. Hâlâ hazmedemiyorum.
Balyoz tartışmasını gördük, 'darbe günlükleri'ni okuduk.
O anlardan sonra da askerin, ama şöyle ama böyle, eline geçen fırsatta darbe yapacağını daima, en yakınımdakileri kızdırmak pahasına söyledim. Haksız çıkmadığım için çok üzülüyorum. Bu darbe olacaktı. Oldu.
2. Ama 15 Temmuz darbe girişiminin önceki darbelerden farkı da var, o darbelere benzer yanları da. En benzemez özelliklerinin bile diğerleriyle örtüşen boyutları söz konusudur ki, o da, bu darbenin 'Cemaat darbesi' olarak 'cunta' girişimi içermesi, 'hiyerarşi dışı' darbe olmasıdır.
3. Türkiye bu tür darbelere alışkındır.
1960 darbesi hiyerarşi dışıydı.
Generaller binbaşılara selam duruyordu.
Darbeciler 'darbenin şartları var' ben darbeciyim o değil, ben mi ona selam duracağım' diye soruyordu. Bu darbe de öyleydi. Bunlar diktaya dönük darbelerdir. Başarılsaydı dikta gelecekti.
4. 15 Temmuz darbesinin en farklı yanı aslında cunta/ dikta girişimi olarak kendisini öteden beri belli etmesiydi. Bu konuda çok şey yazıldı. Demek ki, yeteri kadar dikkate alınmamış. Halbuki onları yazanlar birçok sıkıntılarla karşılaştı. Zaten şunu da belirteyim, kendisini hissettirmemiş herhangi bir cunta girişimi henüz görülmemiştir. Mesele bunların üstüne zamanında gidebilmektir.
1. Şimdi bakın, bu darbe karşısında çok büyük bir kitle 'hayır' dedi. CHP de parti olarak darbeye karşı çıktı. Bir kişinin, kurumun iyi niyetinden ve yaklaşımının somutluğundan kuşkuya düşmek hem anlamsızdır hem saygısızlıktır hem de hukuk dışıdır. Bununla birlikte mevcut cunta girişiminin 'Cemaat' kökenli olduğu ortaya çıkmasaydı aynı tepki gösterilecek miydi, o konuda tam bir emniyet içinde değilim. Bunu bir siyaset sorunu olarak kaydediyorum.
2. Neden derseniz, gerekçem hazırdır: bazı çevreler 1960'tan bu yana 'iyi darbekötü darbe' tefrikinde bulundu. Gerçekçi ve samimi olalım: daha cuma gününe kadar Erdoğan'ın 'devrilmesi' için darbelerden medet umanlar yok muydu? Tanklar yürüyünce Bağdat caddesinde alkışlayanlar olmadı mı? Parlamento bombalandığı için bu ortak tepki gösterildi diyenler var. O zaten bir çılgınlık. Ama diğer darbeler de parlamentoyu kapatmadı mı? Meclisi kapatmak, partileri kapatmak, siyaseti askıya almak en az onu bombalamak kadar korkunç değil mi?
3. O zaman bu darbenin eylem ve değerlendirme planındaki farkı ortaya çıkıyor: ret ve direnme. Bu işin 'takdim -tehir' düzeni, sıralaması önemli değil.
Bugün herkesin karşı çıktığı bir darbe söz konusu. Dolayısıyla mevcut oluşumu militarist modernleşmenin sonu olarak görmek gerekir. (Başka cunta girişimleri olmayacak demiyorum, asla demem!) Bu oluşum Türkiye'nin son 20 yılında cereyan eden ve maalesef çoğu insana anlatamadığımız siyasallaşmasının sonucudur. Buradan daha büyük bir sivilleşmeye geçmek önümüzdeki ilk görevdir ve yapılması gereken odur.
Gelecek yazılarda devam etmeyip, ne yapayım?...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)