7 Haziran bombası ve ışık
İstanbul'da patlayan bomba bütün Türkiye'de patlamış demektir ki, hemen ertesinde İngiltere ve Almanya'nın ülkemizi 'güvenlik sorunu olan bir ülke' olarak tanımlaması, bu tanımı yurttaşlarına 'duyurması' tamı tamına bu anlama gelir. Turizmden akademik konferanslara kadar her alanda karşılaşılan sorunların daha da büyüyeceğini söylemek kabil.
Çok yazık... Başbakan Yıldırım'ın açıklamalarına göre bombayı PKK patlatmış olmalı. İşaretler o yönde.
7 Haziran'ı izleyen kısa süre içinde her şey tepe taklak oldu. Temmuzdan itibaren PKK yeni saldırı düzenine geçti.
HDP olayları biçimlendirmekte acziyete düştü. Daha doğrusu bir karar verdi.
Bu karar Kandil'le Öcalan arasında bir tercihte bulunmakla ilgiliydi. O da Kandil'i tercih etti.
HDP'nin kararında etkili olan neydi derseniz, bu onun kararından ziyade Öcalan'ın tutumundan kaynaklanan bir durumdu. HDP'yi, büyümesi ve kazandığı popülarite ile Öcalan istemez oldu. Görünürde bu görüşü kanıtlayacak fazla bir şey bulunamayabilir. Ama gerçek budur. Çünkü HDP'nin güçlenmesi, kendisini yönetmesi, tabanını oluşturması durumunda Öcalan'ın etkisi kaybolacaktı. Sadece bir 'tarihsel şahsiyet' olarak mevcudiyetini koruyacaktı.
Demek ki, zıtlaşma Öcalan-HDP arasındaydı.
Kandil de aynı şekilde kendi pozisyonunu sahiplenmek isteyince Kandil-HDP ilişkisi neredeyse kendiliğinden kuruldu. Öcalan ve sürdürdüğü nispi barışçıl çizgi kaybolunca, OD'de durum PYD/YPG üstünden başka bir noktaya gelince PKK son büyük kalkışmasını bambaşka bir taktikle somutlaştırdı.
Şehir savaşlarını başlattı.
İki şeydir. Birincisi, iki taraf arasında cereyan eden kesinlikle bir uzlaşma, uzlaşma çok ileri bir sözcük, yakınlaşma öngörmeyen bir politikadır. Demokratik yaklaşımlar mı, militer yaklaşımlar mı derken tutulan yol bizi bu derin çelişkinin eşiğine getirdi.
İkincisi, bugünden sonra ne olacağı sorusudur. Zor, çok zor bir soru bu. OD kazanı fokur fokur kaynarken, GD'de kentler yerle bir olmuşken, içeride taraflar tam manasıyla birbirine ters düşmüşken ve nihayet PYD/ YPG uluslararası güçlerle hareket edip Türkiye'nin güneyinde yeni oluşumları zorlarken, tam bu aşamada bir çözüm beklemek, çözüm ummak denizleri alev alev tutuşturmaktan daha zor görünüyor.
Gene de ummak gerekiyor. Tam şu aşamada taraflara soğukkanlılık, sağduyu çağrılarında bulunmak insana da, topluma da saçma geliyor. Her şey o ölçüde uzak. Buna rağmen ummak gerekiyor.
Herhalde bir yerden bir ışık sızacak ve bu karanlık aydınlanacaktır.
Işık, iğne deliği kadar da olsa ışık...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)