Laiklik anayasada zikredilmeli...
Türkiye'de ayrıca önemlidir laiklik. Soğuyup soğuyup ısınması heyecan vericidir. Hâlâ ne türden bir yolda yürüdüğümüzü gösterir. Nitekim bundan bir zaman sonra oturup Türkiye'deki laiklik tartışmalarını bihakkın analiz edenler hayli ilginç tablolarla karşılaşacaktır.
Laikliğin Türkiye bakımından sadece önemi değil güçlüğü de açık. Neticede hanedanı ve padişahlığı lağvetmiş bir toplum çok dikkatli ama hayli zor bir şekilde geçti laikliğe.
İzleyen dönemde de laiklik konusunda süren çekişme aslında laiklikle ilgili değildir. Siyasal zihniyetle ilgilidir diyeceğim ama ondan daha önemlisi bunun bir demokrasi tartışması olmasıdır.
Hatta bu yaklaşımın kökleri 18. yüzyıla, Fransız Devrimi'ne (ve öncesine) kadar geri gider. İşe devletin dinden soyutlanması diye başlamışsak da iş sonunda dinin devlet kontrolü altına alınmasında bitmiştir.
Evet, laiklik bizde dini devletten uzaklaştırmak diye temellendirilmişse de iki mesele daha önemsenmiştir.
Birincisi, din, bir toplumsal örgütlenme biçimi olarak görüldüğünden maksat onun kontrol altına alınması, bir örgütlenme aracı olmaktan çıkarılmasıydı. Şerif Mardin'in aracı kurumlar eksikliği dediği, dinsel kurumları devletle yurttaş arasındaki 'yastık' olarak nitelendirdiği yaklaşımı neden dinsel örgütlenmeden çekinildiğini gayet iyi açıklar.
İkincisi, Kemalizmin bambaşka bir hayali laiklikle bütünleşmişti. Kemalistler kısa ömürlü Fransız düşünürü Jean-Marie Guyau'nun kısmen 'sivil din', kısmen 'bireysel din' diyebileceğimiz önermesini benimsemişlerdi.
Bu, dini tamamen 'vicdani' bir olgu diye görmek, kamusal alandan, topluluk fikrinden uzak bir şekilde, dini en yüksek bir ahlaki anlayışla bütünleştirerek insanın sadece kendi iç dünyasında idrak etmesiydi. Bu insanlar had safhada dindar, inançlarında serbest ama dini yaklaşımlarını sadece kendilerine saklayan insanlardı. Eğer bu evreye varabilirsek din zaten toplumsal plandan uzaklaştırılmış olacaktı.
Bugün iyi kötü öyle bir noktadayız. Bu sevindirici bir husus. Ama yeterli değil. Birçok nedeni var. Her şeyden önce şu çok dile getirdiğimiz %99'u Müslüman toplum olmak yeni ve demokratik bir laiklik düşüncesine ne kertede ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor. Son tahlilde 'proselitizm' dediğimiz 'dine davet' meselesidir hayati önem taşıyan. Bugün laikliğe gösterilen hassasiyetin bam teli de budur.
Yani, laiklik Anayasa'da zikredilmelidir, bu iyi olur ama bu konuya devam edersem daha da iyi olur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)