Ergenekon sonrasında geçmişe bakmak...
Birincisi ve en önemlisi Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un Yüce Divan'da yargılanması gerektiği.
Biraz hafızalar yoklanırsa bu konuda ilk itiraz değil, Yargıtay'ın yaklaşımı. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu konuya dikkat çekmiş ve yargılamanın YD'de görülmesi gerektiğini işaret etmişti.
Gene o tarihlerde çok belirtildiği üzere tutuklama da kabul edilecek şey değildi. Bu davalar Orgeneral Başbuğ tutuklanmasa da görülebilirdi. O kadar zamana, içeride geçirilen onca süreye yazık. Geriye getirilemez o yaşananlar.
Yargıtay Ergenekon'la ilgili ortada somut delil olmadığını belirtiyor. Bu çok önemli bir tespit. Hele ceza hukuku açısından bakınca yıllar sonra böyle bir sonuca ulaşmak daha da vahim.
Hemen belirteyim. 2002 sonrasında askerin içinde bir kıpırdanma olmadığına asla inanmadım. 2007'deki 27 Nisan e-muhtırasına kadar geçen dönemde inişler çıkışlarla ordunun o kımıldanışı sürdü. Bütün o 'günlüklerin' gerçek dışı olduğuna asla inanmam. 2002'de seçilmiş Meclis Başkanı Bülent Arınç'ı Genelkurmay Heyetinin birkaç dakikalık ziyaretini unutalım mı?
Tam tersine! Darbe hazırlıkları, darbe yoklamaları orduda devam etti. Sonunda gerçekleşmedi. Ama bu Ergenekon davasındaki hukuk ihlallerine bir zemin teşkil etmez. Zaten sorun da orada: tam bir hukuk keşmekeşi içinde, işin bu yanı diğer konularla karıştırılmasaydı ve ortaya tam bir ucube çıkmasaydı gerçeğe çok daha yakın olacaktık. Ve bugünkü uzaklığımızdan da ayrıca üzüntü duyuyorum.
Türkiye'nin bu gerçek hakkında şimdi her zamankinden daha fazla düşünmesi gerekir.
Bir E. Genelkurmay Başkanını dahi tutuklattıracak derecede her yere nüfuz etmiş, her şeye hâkim olmuş bu hareketi Türkiye şimdi daha aydınlık, berrak bir kafayla değerlendirmelidir.
Bütün bunlar bir sebepten kaynaklandı:
Türkiye, çok ağır, çok sancılı bir dönüşüm sürecinden (kelimenin gerçek ve doğru anlamında) geçiyor. Bugünün işi değil, 2002 sonrasının, hatta 1991 sonrasının hamlesi bu. Bu dönemde benzeri olaylar keşke yaşanmasaydı denemez.
Bir manada yaşanmak zorundaydı. Hatta onca acıya rağmen iyi ki yaşandı. Her şey onların sonucunda yavaş yavaş tebellür ediyor.
Ama bu yaşananlar garip sonuçlar üretmeyi sürdürüyor. Şaşırtıcı olan o: bir dönemde Ergenekon'a 'taraf olanlar', şimdi bambaşka noktalarda, o dönemde kendilerine acı çektirenlerle, Ergenekon'u yaratanlarla dirsek teması, hatta işbirliği içindeler. Demek ki, şu süreç dediğim oluşum devam ediyor. Daha edecek!
Yüz yılın birikimi bir çırpıda aşılmıyor!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)