Cehennem ateşine odun taşımayalım
Bütün bunlardan daha beteri doğrudan doğruya iki olayın kendisi yani, bir tutuklunun cezaevinde öldürülmesi ve cenazesini gömecek mezarı devletin bulamaması.
Garipoğlu cinayeti işlediğinde emekli polis olan bir dostum, 'o kız öldü, yazık oldu ama o çocuk da artık mahvoldu' dedi. Ne demek istediğini, katil cezaevinde intihar edince anladım. Aynı şekilde, herkes biliyor ki, 'namus cinayeti' kapsamında sayılacak bir suç işlendiğinde, 'cezası' mahkemede değil cezaevinde verilecektir.
Bu aklın alacağı iş değil. Şu son hadisede o katil çocuk ve babası cezaevine girerken herkes bu sonucun ortaya çıkacağını biliyor, kestiriyor, öngörüyordu. O netice ortaya çıkınca anladık ki, bir tek devlet bu işte 'habersiz' ve öngörüsüzmüş.
İkincisi şu mezarlık hadisesi. Bir cenaze var ortada, katile ait de olur, başka birine de. Habere göre mezarlıkların hiçbiri kabul etmemiş. Bahane tam 'kıptinin merdi' hikâyesi türünden, efendim, halk tepki gösteriyor. Böyle şey olur mu? Halk tepki gösterince bir cenaze toprağa verilmeyecek, ortada kalacak, devlet bunu seyredecek, basın haberi böyle verecek.
Düşünün: mantığına, muhakemesine göre bir tür 'terbiye' kurumu olan cezaevinde insan öldürülüyor, devlet engelleyemiyor. Halbuki modern devlet cezaevleriyle kaimdir. Cezaevleri devletin sorumluluğundadır. Devlet cezaevi, cezaevi devlet demektir ve işte orada devlete meydan okunuyor.
İkincisi, 'halk tepki gösterince' cenaze ortada kalıyor. Gene aynı şekilde, devlet demek olan mezarlık işlevini yerine getiremiyor.
Bütün bunları söyledikten sonra iyimserlik arayışına girelim. Ben, bu sorunun bu şekilde ortaya dökülmesini, şu son zamanlarda birbiri ardınca çocuk istismarı haberlerinin patlamasını gene de olumlu karşılıyorum. Ne yapalım ki, biz, kendi kendisine bir planlama anlayışıyla ve bir öngörü mantığıyla hareket edip sorun çıkmadan bir kurumu, bir sistemi değiştirmiyoruz. Ancak bir bunalım bize değişiklik yolunu açıyor.
Bu defa da besbelli öyle olacak. Baştan beri devam etmiş çocuk istismarı, hapishanelerde devam eden bu kabul edilemez uygulamalar bu sorunlardan sonra ele alınacak, hale yola konacak.
Yeter ki, biz cehennem ateşine odun taşımayalım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)