İyi ki sızıntılar var...
Böyle bir dünyada ana sorun şu: insanın ürettiği aygıtların hızı henüz insanın ürettiği düşüncenin hızına, gücüne erişmiş değil. Elimizdeki araçların yeterliliği ve değişim hızı onların kullandığı yazılım ve programlar karşısında yetersiz.
Dahası var. İnsanın yenilikler üretme hızı da elimizdeki teknoloji düzeyini harıl harıl aşıyor. Zaten günümüzün özelliği bu: yenilikçilik, yaratıcılık diye bir kipten bahsediyorsak, hakikati burada yatıyor. Dünyayı ışık hızında, düşünce hızında değiştirmek.
Böyle olunca yazılım dünyasının gizlilik kavramı sabun köpüğü gibi yok olmaya mahkûm. Üstünde konuştuğumuz problem bu ölçekte olduğu için konuşulur mahiyette. Yoksa benzeri 'hack'leme her gün, her kurumda yüzlerce kere yapılıyor. Demektir ki, bundan sonra da, her defasında daha büyük oranlarda bu tür sorunlarla karşılaşacağız.
O kanıtları, izleri, işaretleri 1979'da içine girilen ve başka yöntem, ideoloji, pratik yoktur diye insanların kafasına kakılan serbest piyasa ekonomisi/ liberal ekonomi hazırladı. Evet, liberal ekonominin kendisine göre yararları ve işlevleri var elbette. Ama 2000'lerde bu model yeni bir anlayışla bütünleşti. İster 'lüks hayat' deyin ister Amerikalıların tabiriyle 'bling bling (ışıl ışıl) kültürü' deyin sonuç itibariyle her türlü ahlaki değerin ötesinde zenginleşme, mal mülk edinme, sahip olma tutkusu insanlara hâkim oldu.
Elbette en zenginlerin daha da zengin olması girişimidir bu. Büyük ölçüde öyledir. Ama ahlakın erimesi ve mal edinme kültürünün yaygınlaşmasının sınır tanımadığını, bir salgın olarak, dalga dalga herkese yayıldığını da bilmek gerekir. Şimdi Colin Crouch'ın Post- Demokrasi (Dost Yayınları) kitabını okuyanlar bu gerçeğin siyasal sonuçlarını daha iyi kavrayacaktır.
O kavranacak gerçeğin temel taşı, tekrar edeyim, siyasetle iş hayatının her türlü ölçünün ötesinde iç içe geçişidir. İdeolojilerin öldüğünü ilan eden bir zihniyet ve dünyada tek ideoloji serbest piyasa, para kazanma ve mal biriktirme olursa siyasetin de şimdi lime lime dökülen bu kirli ilişkileri ortaya çıkar.
Bunlar hiçbir şey. Bunlar buzdağının tepesi. Ama bunlar aynı zamanda Altın Buzağı hikâyesinin günümüzdeki biçimlenişidir. Daha neler göreceğiz. Neredeyse, iyi ki 'sızıntı' var diyeceğimiz geliyor...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)