Dünya Wikileaks belgelerinden sonra ortaya çıkan ve ondan daha büyük olduğu anlaşılan Panamaleaks ile çalkalanıyor. Günlerdir dış basını büyük bir ilgi ve iştahla izliyorum. Hiç öyle yabana atılmayacak bir olguyla yüz yüzeyiz. Adetim olduğu üzere hemen işin beni ilgilendiren yanını belirteyim.
***
İki önemli boyutu var sorunun. Birincisi, artık tamamen güvensiz bir dünyada yaşıyoruz. Bu ciddi bir durum. Güvensizlik, öteden beri, sanayisonrası dünyanın gündemimize girdiği 1970'lerden beri kullanılan bir kavram. Ne var ki, 1970'ten bu yana her şey çok değişti. Bilgisayar çağı 1990'larda tamamlandı. Şimdi yazılım çağındayız.
Böyle bir dünyada ana sorun şu: insanın ürettiğiaygıtların hızı henüz insanın ürettiği düşüncenin hızına, gücüne erişmiş değil. Elimizdeki araçların yeterliliği ve değişim hızı onların kullandığı yazılım ve programlar karşısında yetersiz.
Dahası var. İnsanın yenilikler üretmehızı da elimizdeki teknoloji düzeyini harıl harıl aşıyor. Zaten günümüzün özelliği bu: yenilikçilik, yaratıcılık diye bir kipten bahsediyorsak, hakikati burada yatıyor. Dünyayı ışık hızında, düşünce hızındadeğiştirmek.
Böyle olunca yazılım dünyasının gizlilikkavramı sabun köpüğü gibi yok olmaya mahkûm. Üstünde konuştuğumuz problem bu ölçekte olduğu için konuşulur mahiyette. Yoksa benzeri 'hack'leme her gün, her kurumda yüzlerce kere yapılıyor. Demektir ki, bundan sonra da, her defasında dahabüyük oranlarda bu tür sorunlarla karşılaşacağız.
***
Şimdi gelelim işin daha vahim yanına: kirlilik! Wikileaks de, Panamaleaks de aynı sonuca taşıdı bizi: siyaset ve ticaret/iş dünyası akıl almaz derecede kirli birilişkinin içindedir. Bu kendiliğinden ortaya çıkmadı. Tesadüf de değil. Bu konudaki görüşüm çok açık: devam eden bir sürecin, kirlibir dünyanın izlerini buluyoruz sadece. Veya kanıtlarını. Veya işaretlerini.
O kanıtları, izleri, işaretleri 1979'da içine girilen ve başka yöntem, ideoloji, pratik yoktur diye insanların kafasına kakılan serbestpiyasa ekonomisi/ liberal ekonomi hazırladı. Evet, liberal ekonominin kendisine göre yararları ve işlevleri var elbette. Ama 2000'lerde bu model yeni bir anlayışla bütünleşti. İster 'lüks hayat' deyin ister Amerikalıların tabiriyle 'bling bling (ışılışıl) kültürü' deyin sonuç itibariyle hertürlü ahlaki değerin ötesinde zenginleşme, mal mülk edinme, sahip olma tutkusu insanlara hâkim oldu.
Elbette en zenginlerin daha da zenginolması girişimidir bu. Büyük ölçüde öyledir. Ama ahlakın erimesi ve mal edinme kültürünün yaygınlaşmasının sınır tanımadığını, bir salgın olarak, dalga dalga herkese yayıldığını da bilmek gerekir. Şimdi Colin Crouch'ın Post- Demokrasi (Dost Yayınları) kitabını okuyanlar bu gerçeğin siyasal sonuçlarını daha iyi kavrayacaktır.
O kavranacak gerçeğin temel taşı, tekrar edeyim, siyasetle iş hayatının her türlü ölçünün ötesinde iç içe geçişidir. İdeolojilerinöldüğünü ilan eden bir zihniyet ve dünyada tek ideoloji serbest piyasa, para kazanmave mal biriktirme olursa siyasetin de şimdi lime lime dökülen bu kirli ilişkileri ortaya çıkar.
Bunlar hiçbir şey. Bunlar buzdağının tepesi. Ama bunlar aynı zamanda AltınBuzağı hikâyesinin günümüzdeki biçimlenişidir. Daha neler göreceğiz. Neredeyse, iyi ki 'sızıntı' var diyeceğimiz geliyor...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.