Hiçbir yöntem terörü demokrasi kadar önleyemez
Korkunç bir terör hadisesini dünyanın bir başka köşesinde, gecenin bir vakti duymanın insanın üstündeki etkisi olabileceğinden çok daha fazla oluyor. Hele terörün gerçekleştirildiği yerde, ama şöyle ama böyle, hayatınızın çok uzun bir dönemini yaşamışsanız...
Bunlar kişisel duyuşlar ve o kadar önemli değil. Asıl mesele kaç kişinin bu eylemde canını yitirdiği. Daha beteri ise ölenlerin çoğunun canım üniversite öğrencileri, canım gençler olduğunu hemen kavramanız, sonra da parça parça gelen bilgilerden öğrenmeniz. Evet, hiçbir şey, içimi bu gençlerin ölümü kadar yakmıyor. Bu satırları da yüreğim kavrularak yazıyorum.
Böyle bir olay karşısında 'objektif' olarak söylenecek fazla bir şey yok. Söylenmedik bir şey kalmadı çünkü. Ama hemen bir noktanın altını çizmem gerekiyor.
Bir ülke, Türkiye, içinde bulunduğu koşullar sonucu terörle yüz yüze gelmiş olabilir. evet, Türkiye'nin başka olaylara maruz kalacağını hissedebiliriz de. Ama bu 'gerçek' hiçbir biçimde terörle yaşamaya alışmak gibi bir düşünceyi öne çıkarmamalı.
O türden bir yaklaşım terör karşısında suskunlaşmak, teröre mani olunmayacağını öncelikle benimsemek, terörü kabul etmek anlamına gelir. Bu yıldırıcı ve tüketici bir muhakemedir. Çağdaş bir devlet, bütün toplumsal araçları, üstelik de en demokratik biçimde kullanarak, terörle mücadele eder. Belli bir dönem ve belli şartlardan geçmek, terörün önlenmeyeceği, terörle mücadele edilmeyeceği anlamına gelmez.
Asıl hayati noktaya geleyim. Belirttiğim gibi, bu mücadele demokratik kuralların dışına taşarak yapılamaz. Yapılamamalıdır. Tıpkı teröre alışmak gibi, en az bir o kadar ürkütücü husus, terörle mücadelenin demokratik kuralları aşmasıdır. O bizatihi terörün içine yuvarlanmak, terörü içinden çıkılmaz bir ateş çemberine dönüştürmektir.
Terörle mücadele öncelikle devletin ve onu yöneten hükumetin sorumluluğudur. Bir toplumun terörden uzak yaşamayı istemesi demokratik bir hakkıdır. Devlet varsa terör olmayacaktır. Hatta devlet terör olmasın diye mevcuttur. Devletin olmadığı durumun herkesin herkesle kavga ettiği doğa durumu olduğunu unutmayalım.
Bu mücadele ise sadece anti-terör yöntemleriyle yani bir manada militarist yöntemlerle olmaz. Türkiye'de yıllardır, her terör olayından sonra, ilk akla gelen bu yaklaşımdır. Bütün açıklamalara sinen 'köklerini kazıyacağız' söylemi tam da bu mantığı yansıtır. Oysa terörü olabildiğince ortadan kaldırmanın yolu demokratik mekanizmaları alabildiğine işletmekten geçer.
Dünya deneyimi, özgürlükçü ve demokratik yaklaşımların bu mücadelelerde diğer yöntemlerden daha fazla işe yaradığını insanlığa öğretti. Demokrasi boş bir söylem meselesi değildir. İşlevsel bir olgudur ve en çok da bu gibi durumlarda işe yarar. Ayrıca unutmayalım ki, terör demokrasiyi ortadan kaldırmak maksadındadır. Ayakları üstüne, olanca ağırlığı ve görkemiyle dikilmiş bir demokrasi kadar hiçbir şey terörü boşa çıkaramaz, terörün belini kıramaz.
Türkiye elbette zor bir dönemden geçiyor. Elbette PKK, DAEŞ Türkiye'ye zarar vermek için fırsat kovalıyor. Ama Türkiye'nin de demokrasi planında ve demokrasiyle onlara fırsat vermemesi gerek. Türkiye'nin demokratik ve toplumsal bilinci buna yetecek güçtedir.
Bütün ölenlere rahmet diliyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)