Kadının yeri soframızda neresi olmalı?
Böyle bir demokrasi anlayışını Türkiye de özlüyor. Makro demokrasi planındaki bazı sorunları hallederek ilerliyoruz. Vesayet dediğimiz yapıyı aştık diyoruz.
Hâlâ kuşkularım var.
Tarihin getirdiği yük ve birikim pek öyle bir çırpıda bazı yasal düzenlemelerle geride bırakılmıyor. Zihniyet denen o kültür asırlar boyunca sürüyor. Makro vesayeti aştıysak bile mikro vesayetler hâkimiyetini koruyor hayatımızda.
Kadın konusu Türkiye'de tam bu noktaya oturmuş durumda. Mikro ve gizli vesayetlerin öznesi kadın!
Kocaları tarafından şiddete maruz kalan kadınlar ve kadınlar tarafından şiddete maruz kalmış çocukların toplumunda yaşıyoruz. Neden yakınıyorsak bence kökeninde bu iki olgu yatıyor.
Öte yanda en gelişmiş toplumlarda dahi görülen cam tavan gerçeği Türkiye'nin haydi haydi gerçeği olmuş durumda. Kadınsanız iş hayatında ve toplumsal hiyerarşide ilerlemenizin bir sınırı var demektir.
Toplumsal katılım açısından kim kadınların, Türkiye'de, iyi bir konumda olduğunu söyleyebilir? Parlamentodaki kadın temsiline bakalım. Yıllar içinde bakalım. Pozitif ayrımcılığın aleyhinde yazanların, siyasal doğruluk kavramından bihaber biçimde, sanki uğraşılacak başka konu yokmuş gibi bu konuyu dillerine dolayanların yaşadığı, söz sahibi olduğu bir toplumda kadının temsil sorunu çözülebilir mi? Çocuk gelinleri düşünelim. Okula gitmeyen, gönderilmeyen kız çocuklarını düşünelim. Tecavüze uğrayan, gizli şiddete maruz bırakılan kadınları düşünelim. Toplumsal hayattan kaçırılan kadınları, üretime katılmayan ve karşılığını alamayan kadın emeğini düşünelim.
Bu işler böyle gitmez. Bu toplumun yarısı kadın. Ve kadınların bu toplumda gerçekten akıl almaz sorunları var. Tümü sadece ve sadece kimliklerinden kaynaklanıyor.
Türkiye modernleşmek zorunda.
Neredeyse iki yüz yıldır bu maceranın içinde yaşıyoruz. Köylülüğü, kırsal alan nüfusunu henüz yeni yeni erittik. Fakat kentleşme, kentlileşmemiş insan nüfusu hâlâ bir sorun. Buna bağlı daha onlarca sorun var.
Bütün bunları çözmenin en kestirme yolu kadın nüfusuyla ilgili sorunları çözmektir.
Son on yılda siyasal ve toplumsal katılım bakımından elde edilen doğrudan ve dolaylı başarıyı görmezden gelmeyelim.
Ama bunun yeterli olmadığını bilelim. Ekonomik ama öncelikle toplumsal dönüşümün kadın üstünden başarılabileceğini veya başarılamayacağını unutmayalım.
Kadının yeri soframızda hâlâ öküzümüzden sonra mı gelmeli?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)