Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim sonrası ilk resmi yurtdışı ziyaretlerini her zaman olduğu gibi Kıbrıs ve Azerbaycan'a yaptı. Dönüşte de yeni dönem dış politikanın sinyallerini verdi. Anladığım kadarıyla Erdoğan, kaldığı yerden ve gayet rahat bir konumdan dış politikayı şekillendirmeye devam edecek.
Türkiye üzerindeki seçim baskısı kalktığından artık Türkiye'nin eli dış politikada çok daha rahat. Erdoğan'ın gitmesine ayarlanmış ülkeler ise tedirgin. Bunların başında da İsveç geliyor. Ben İsveç diyeyim, siz ABDanlayın. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuşurken İsveç demiş, ben söylediklerinden hep Amerika anladım.
Erdoğan, İsveç'in olumluadımlar atmakta yetersizkaldığını söylemiş. HattaStoltenberg'le İsveç meselesiniseçim sonrası Dolmabahçe'degörüşürken bile Stockholm'deterör gösterilerinin devamettiğini anlatmış. "Bunlardevam ettikçe kimse bizdenİsveç'in üyeliğini onaylamamızıbeklemesin" demiş. Amadaha ilginci, hemen ardından Irakve Suriye'deki terör varlıklarınıda işaret ediyor Erdoğan. Buradakolluk kuvvetlerinin tedbir almasıgerektiğini dile getiriyor. Bahsigeçen özne tabii ki İsveç değil. Bu bölgelerde PKK ile ilişkisi olan ABD.
Bu nedenle ben artık müzakere sürecinin çoktan İsveç'i aştığını, Amerika'yla yürütüleceğini ve çoğunlukla da Irak ve Suriye'yi ilgilendireceğini düşünüyorum. Olması gereken de aslında bu. İsveç'in NATO üyeliğini İsveç'ten çok ABD istiyor. O nedenle de müzakere edilmesi gerekentarafın ABD olduğu da çok açık. Hele seçim sonrasında çok daha rahat bir pozisyonda konuşan Erdoğan artık bu çıtayı doğal olarak yükseltecektir.
Bunu yalnızca el yükseltme ve hesapsız bir itişme siyaseti olarak görmeyin. Siz konumunuzu güçlendirmişseniz o zaman müzakereyi daha yüksek bir noktadan başlatabilirsiniz. Elde edeceğiniz sonuçlar farklılık gösterebilir ama önemli olan altı ay önceki konumda olmadığımızı bilmek. ABD eğer İsveç meselesini dile getirdiği kadar önemsiyorsa bazı alanlarda Türkiye'ninbeklentilerini yerine getirmekzorundadır. Bu boş bir kabadayılık hikâyesi de değil. Aksine yeni şartlara uygun bir müzakere tekniği.
Zaten Erdoğan'ın dış politikaya dair birçok açıklamasında aynı çizgiyi görüyoruz. Soğukkanlı, iyi niyetli ama istediğini de kopartıp alacak bir kararlılık ve rahatlık içinde. Uzun zamandır söylemeye çalışıyorum. Türkiye güvenlik ve dış politika alanında krizli dönemleri çoktan başarıyla atlattı. Kuşatmaları yardı. Artık zamanTürkiye'nin lehine. O nedenlede hiçbir müzakerede acele etmesinegerek yok. Hele de seçimlersonrası Türkiye'nin beklentilerinielde etmek için en rahat dönemegirdiğini söyleyebiliriz.
Bir muharebede eğer kuşatmayı yarmışsanız, seçim sonrası olduğu gibi gücünüzü de toplamışsanız, artık o yarıktan içeri sızıp semereleri de toplamanız gerekir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.