Siyasetin birçok alanında olduğu gibi uluslararası siyasette de güç, boşluk kaldırmaz. Bir büyük gücün boşalttığı alana hemen başka bir büyük güç giriş yapar. Son yıllarda uluslararası sistemde Çin ve ABD arasındaki gerilimin arttığı ve daha da artış göstereceği, hatta yeni bir Soğuk Savaş'a doğru gittiğimize dair değerlendirmeler yapılırken bir yandan da aslında sistem içindeki taraflaşmalar yeterince ele alınmıyor.
Örneğin, son yıllarda Ortadoğu siyasetinin değişimine bakın. Doksanlı yıllarda ABD'ninyoğun kontrolü altında olmasına alıştığımızOrtadoğu'da bugünlerde farklı seslerve farklı aktörler varlık gösteriyor. ABD'den bağımsız hareket etme ihtimali vermediğimiz devletler bile açıkça Çin'le ekonomik ve siyasi bağlarını kuvvetlendirmeye başladı.
Hatta bazı rakamlara göre Çin, halihazırda Arap ülkelerinin en etkin ticari partneri haline dönüştü bile. Doğrudan yatırımlar ve ticaret hacimlerinde artış devam ediyor. Dahası Çin, Suudi Arabistan gibi ülkelerle siyasi anlaşmalar da yapıyor. Bu iki ülke arasında birbirlerinin egemenliklerine ve toprak bütünlüklerine saygı temelinde yeni bir anlaşma imza edildi. "Bu esnada Amerika ne yapıyor?"diye sorarsanız pek bir karşı hamle ortayakoyduğunu söyleyemem. Halbuki doksanlıyıllardan kalma bir alışkanlıkla ABD'ninOrtadoğu'yu asla boş bırakmayacağınıezber haline getirmiştik. Hatta çoğunluklaAmerikan dış politikasının birincil önceliklerininOrtadoğu'ya ve petrole göre şekillendiğiniiddia edecek kadar abartanlar olurdu.Bunlar çoğunlukla yaşadığımız dönemingüncel olaylarının düşüncelerimiz üzerindekiyanıltıcı etkilerinden ibaretti.
Evet, doksanlarda ABD için enerji fiyatlarının ve kaynaklarının istikrarı önemliydi. Evet, birçok uluslararası kriz ve Amerikan müdahalesi Ortadoğu'da gerçekleşiyordu. Fakat bunun nedeni Ortadoğu'nun öneminden ziyade diğer bölgelerin görece istikrarlı hale gelmiş olması ve Amerikan gücüne meydan okumaların başka bölgelerde bulunmuyor olmasıydı. 2000'li yılların başından bu yana ABD kendi enerjisorununu büyük oranda çözdüğündenve son on yılda da küresel siyasetebakış açısını değiştirdiğinden ABD'nin Ortadoğu'ya olan ilgisi gittikçe azaldı.
Onun boşalttığı alana da bugünlerde Çin'in giriş yapması pek şaşırtıcı değil. Amerikan medyasının veya Amerikan dış politika yapımcılarının bu açık gelişmeleri görmüyor olma ihtimali yok. Tabii ki görüyorlar, fakat öncelik olarak görmüyorlar. Ve aslında Çin'in bu tür alanlara açılmasını da kendilerine bir meydan okuma olarak değil, Çin'ingereksiz yayılması olarak düşündüklerini de söyleyebilirim.
Yani ABD aslında günümüz uluslararası düzenini dominoların düşeceği bir soğuk savaş gibi görmüyor. Dünyanın dört bir tarafında Çin veya başka yükselme ihtimali olan aktörlere karşı bir nüfuz mücadelesi verip etki alanları kurmak istemiyor. Aksine biraz kenardanizleyip diğer ülkelerin başlarını belayasokmalarını istiyor. Güç boşluklarını doldurmak gibi bir kaygısı yok. Çünkü bunu gereksiz bir maliyet olarak değerlendiriyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.