Başörtüsü tartışmasında çok şey yazıldı söylendi. En çok karşımıza çıkan açıklama hukuki güvence meselesi. Her ne kadar fiili olarak başörtüsü meselesi çözülmüş olsa da hukuki güvence altında olması tabii ki tercih edilir. Ben de kişisel olarak yasal güvence yerine anayasal güvencenin daha güvenli olduğunu düşünüyorum.
Ama aslında bu tür hakların hukukla güvence altına nihai olarak alınabileceği kanaatine de sahip değilim. Yasayı değiştirmek için salt çoğunluk yeter. Anayasal güvenceyi bozmak için nitelikli çoğunluk yeter. O da yoksa anayasa mahkemesinin kasıtlı bir kararı yeter. Daha önce örneklerini bolca gördük. Anayasadaherhangi bir şekilde başörtüsüyasağı olmasa da Anayasa'yı kafalarınagöre yorumlayanlar başörtüsüyasağını icat etmişti.
Hukuk tabii ki bir devletin temel yapı taşlarındandır. Tabii ki kişisel hak ve özgürlüklerimiz başta olmak üzere hayatımızı düzenleyicidir. Ancak hukuk insan yaşamının bir ara kategorisidir. Ve insan eliyle yapıldığı için insan eliyle bozulması da mümkündür. Yani toplumsal ve siyasi yaşamda hiçbir meselenin nihai çözümü olmaz, ancak siyasi süreçleri olur. Ençözüldüğünü düşündüğünüz meselebile yarın öbür gün yeniden patlakverebilir. O nedenle bu tür konuların siyasetin sürekli bir mücadele alanı olduğunu akıldan çıkarmadan yaklaşmak lazım.
O nedenle bu tür siyasi konuların tek başına hukuka aktarılarak çözülemeyeceğini daha gerçekçi yolun siyasetten ve siyasi tartışmalardan geçtiğini düşünüyorum. Aynı mantıkla "aman bu konuyusiyasallaştırmayalım" diyenlerede şiddetle itiraz ediyorum. "Ne güzelCHP bir teklif getirmiş. Niyetinisorgulamayın" diyenlerin işin siyasi veasli yönünü gözden kaçırdıklarını düşünüyorum.
Esasen siyaset bu konuyu mümkün olan en sert haliyle tartışmalı ki, pozisyonlar belirginleşsin. Akla kara birbirinden ayrılsın. Vatandaş herkesin siyasi tarafını açıkça görsün. Bırakın bu tür konular samimiyet testlerine dönüşsün. Kim gerçekten başörtüsünü bir siyasal istismar malzemesi olarak görüyorsa kendini belli etsin. Seçmen de samimiyetinden emin olamadığı partileri iktidara taşımasın. Gerekirse toplum vicdanında mahkûm etsin ki, ortaya gerçekçi çözümler çıksın. Mesela CHP değiştiğini iddia ediyordu. Ama nedense hep yuvarlak kavramlarla siyasi olmayan tanımlar yapıyordu. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, dürüstlük, namus gibi kimsenin itiraz edemeyeceği kavramlar üzerinden gittiğinizde gerçek renginiz belli olmaz. Ama başörtüsü, terörle mücadele, ekonomik plan, dış politika gibi gerçek siyasi gündemlere girdiğinizde kimliğiniz iyot gibi açığa çıkar. Kim kiminle beraber ve kim neyisavunuyor hepsini bilmek hakkımız. Siyasi gerilimler olmadığında, gündem siyasallaşmadıkça ve hatta kutuplaşmalar olmadıkça siyasi partiler cafcaflı cümlelerle suya sabuna dokunmadan gerçek konumlarını gizleme eğilimi sergileyebilir. Bu nedenle siyasi tartışmalardan korkmamak aksine desteklemek lazım. Karşılıklı meydan okumaları izlemek lazım. Demokratik bir ülkede en sağlıklısı budur.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.