Batı’nın üstünlükçü bakışı
Ama Türkiye'de birçok insan konuyu İstanbul'un fethi üzerinden ele aldı. Karikatürde İstanbul yerine Konstantinopolis ifadesinin geçmesine sinirlenenler oldu. İstanbul'un açık bir kapı sayesinde fethedildiği iması da çokça tartışıldı. Birçok Osmanlı tarihçisi bunun yanlış olduğunu gösterdi. Ama asıl mesele bence bu da değil. Bu sadece bir örnek. Ve Batı'da yaygın olan üstünlükçülük fikrinin bir yansıması.
Batı'da bu yanlış bilgiler genel bir kanaat olarak kullanılır. Özel olarak askeri tarih çalışırım. Ve bu alanda çokça Batılı kaynaklara bağımlı kalırsınız. Ve her yeni kitabı okurken ben de aynı hisse kapılırım. Batı dışı dünya, askeri tarihte açıkça küçümsenir, hatta çoğunlukla yok sayılır. Önemli birçok kitabın başlığında bile görebilirsiniz bu tavrı. Kütüphane rafları "Batı'nın askeri sanatı", "Batı'nın askeri üstünlüğü" gibi başlıklarla doludur.
İçeriğe girdiğinizde iyiden iyiye şaşırırsınız. En temiz Batı yenilgileri bile muhakkak hile hurdayla açıklanır. Batı dışı aktörlerin kendi başına doğrudan bir askeri zafer elde edemeyeceği ima edilir. Buna Batı'nın askeri olarak güçlü olmadığı dönemler bile dahildir. İstanbul "açık kapı" sayesinde fethedilmiştir. Niğbolu'da Fransız şövalyesi gereksiz bir cesaret gösterisine giriştiği için yenilmiştir. Çanakkale Savaşı'nda İngilizler, Osmanlı ordusunu küçümsemiş ve doğru düzgün bir harita çalışması bile yapmamıştır.
Osmanlı Beşinci Ordu Komutanı Liman Von Sanders'e göre bile Çanakkale'deki Türk askeri "Allah Allah" diye hücum etmekten başka bir şey bilmeyen zavallılardır. Türk subayları ise güvenilmez derecede cahildir. Malazgirt'te Alparslan kazanmamıştır. Romen Diyojen'in emrini Bizans askeri akşamüzeri yanlış anlamış ve kendi toz bulutu içinde kaybolmuştur. Daha size sayısız örnek sunabilirim. Bunların hepsinde Batılı kafa, Türklerin zaferlerini bir anomali olarak görür ve basit şans, hile ve sahtekârlıkla açıklama eğilimine gider.
Bunu neden mi önemsiyorum? Birincisi, maalesef birçok aydınımızın tarihi bilinci bu tek taraflı tarih okumasıyla şekillendirildiğinden kendini küçümseyen bir topluma dönüşüyoruz. İkincisi, bu eğilim sadece askeri tarihle ilgili değil bugün hâlâ her konuda karşımıza çıkıyor. Türkiye'nin dış politikasını incelerken Türkiye'ye biçtikleri edilgen rol, Türkiye'nin kendi çıkarlarına karşı takındıkları umursamaz tavır ve Türkiye'yi kontrol etmeye yönelik küstah söylem hep aynı bakış açısının ürünüdür.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Koridorun da ötesine geçen bir etkinlik (07.10.2023)
- Terörün farklı yöntemleri (05.10.2023)
- Liberal demokrasiden geriye ne kaldı? (03.10.2023)
- Sivil Anayasa mümkün (02.10.2023)
- Menendez çok da önemli değildi (30.09.2023)
- Zengezur koridoru ve Türk dünyası (28.09.2023)
- CHP’de herkes haklı (26.09.2023)
- Daha adil bir dünya mümkün (25.09.2023)
- Blöf mü, değil mi? (23.09.2023)
- Tesla fabrikası otomobil endüstrisine katkı sağlar (19.09.2023)