İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği, Türkiye'nin ittifak siyasetini doğrudan etkilemez. Ancak NATO'nun doğal sınırlarına ulaşacağı bu genişleme, Türkiye'ye bir manevra alanı sunuyor. Özellikle İsveç uzun yıllar boyunca Türkiye karşıtı tavrını gizlemeden devam ettiren bir ülke. PKK ve FETÖ ilişkisiAvrupa'daki birçok ülkeden çokdaha yoğun. Bugün İsveç'te Türkiye karşıtı çok sayıda kişi ve sivil toplum örgütü adı altında örgütlenmiş yapı bulabilirsiniz. Bu nedenle Türkiye'nin bugün İsveçve Finlandiya'nın üyeliğine mesafeliyaklaşmasını ve vetoyu kaldırmadan önce sağlam bir anlaşma yapma arayışını kimse sürpriz olarak göremez.
Aslına bakarsanız Türkiye'yi bu anlamda tek rahatsız eden ülke İsveç ya da Finlandiya değil. Başta ABD veAlmanya olmak üzere birçok NATOüyesi ülke, Türkiye karşıtı terörörgütleriyle kol kola. Fakat onlar halihazırda NATO üyesi. En azından İsveç gibi ülkelerin teröre desteğini zayıflatmak, bu anlamda somut adımlar atılmasını talep etmek gerekir.
Türkiye oldukça makul bir açıklamayla süreci başlattı. Müzakere gerekliliğine işaret etti. İsveç ve Finlandiya "zinharNATO'ya katılamaz" demedi. Katılım için beklentilerinin olduğunu öne sürdü. Gayet mantıklı.
Fakat baştan beri biliyoruz ki, bu tür durumlarda Türkiye'yi baskıyla yola getirmek isteyenler üst perdeden açıklama yapabilir. Beklediğimiz üzere birkaç Türkiye'yi yalnızlaştırma tehdidi öne sürüldü bile. İsveç Dışişleri Bakanı da bunların başındaydı. Fakat Finlandiya daha makul bir söylem tutturdu. Ardından da İsveç görüşmeye yanaştı. Batılılar artık sanırımTürkiye'yi bu tür boş şantajlarlatehdit edemeyecekleri göreceklerdir.
Türkiye'nin bu görüşmeler esnasında oldukça somut beklentileri olacaktır. Ne kadarı müzakere edilebilir, hep beraber göreceğiz. Esasen Türkiye'nin ulusal güvenlik açısından beklentileri açık. Teröre verilen desteğin kesilmesi. Tabii tüm NATO ülkelerinin bu desteği kesmesini talep edebiliriz ve bu talebi İsveç üzerinden tüm NATO'ya yaygınlaştırmak da akıllara geliyor.
Mesela kim istemez ki, Suriye'deki PYD varlığını sonlandırmak. Ancak müzakerelerin boyutlarını da iyi hesaplamak lazım. Tek bir veto hakkı üzerinden tüm güvenlik ve dış politika sorunlarımızı çözemeyiz. Öncelikleri iyi belirlemek ve müzakereleri buna göre yapılandırmak lazım. Bu müzakerelerin İsveç'i ilgilendiren kısımları olduğu gibi ABD'yi de ilgilendiren kısımları olabilir. Bu yeni üyelikler ABD için çokönemli. O yüzden eli yüksek tutmaktanzarar gelmez. Yeter ki, görüşmelerve talepler iyi kurgulansın. Çok bir zamanyok. Haziran sonuna kadar şekillenecek. Oesnada Türkiye'ye karşı yoğun baskılar dagelebilir. Bunları yönetmek için de Türkiyemesela Finlandiya ile İsveç arasındabir ayrıma bile gidebilir. İsveç'i sonunakadar zorlayabilir. Bu da Türkiye'ninmakul müzakereye açık olduğunu göstermekiçin faydalı olacaktır. Her aşamadahedefler yenilenebilir ve gidişata göre birüst kademeye de çekilebilir.
Ama durum ne olursa olsun sıkı bir pazarlık ve çekişme süreci bizi bekliyor. Türkiye yalnızlaştırma tehditlerine falan pabuç bırakacak bir ülke olmadığını defalarca gösterdi. Yine gösterecektir. Ben bu süreçten umutluyum.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.