Bakmayın bugünlerde Erdoğanüzerinden birleştiklerine.Ülkemizde solun en büyükmarifeti, hizipçilik ve kavgacılıktır.Z kuşağı bilmez ama birçok neslin ömrüsol içi kıyıcı kavgaları ve bölünmeleri seyrederekgeçti. Solun tarihi, fraksiyon vekavgaların tarihidir. Binbir çeşit fraksiyonbirbirlerini tekfir eder, ölümüne vuruşur.Z kuşağı bunu en karikatür haliyletanıyor. Maalesef solun hali, "SenAbdülhamid'i savundun", "Hayırsavunmadım", "Çıkar göster" kavgasıkadar basit değildir. Kurumsallaşmışyapılar üzerinden kişiler ve fikirler harcanır.Linç edilir. Demokratik olgunluktanzerre kadar nasibini almamıştır. Çünküilk günden beri yıkıcı fikirlerle beslenmektedir.
Son günlerde gördüklerimiz de bundan farklı değil. Birbirlerini yemeye başladıkları yetmezmiş gibi yine etrafa da saldırıyor bazıları. Neymiş? Bu eleştiri geleneği solun kültürüymüş. Aslında pek bir demokratikmiş. Sağda bulunmazmış. Aslında şu ifadeler bile buinsan tipolojisinin nasıl huzursuzve geçimsiz olduğunun göstergesi. Kendi içinde kavga ederken bile etrafa sataşmak, en rezil görüntüleri sergilerken hâlâ kendi durduğu tarafa üstünlük biçerek sağı aşağılamaya çalışmak, solun en eski hastalıklarındandır.
Halbuki olan bitenin eleştiri kültürüyle bir alakası yok. Bu tür işler iç hesaplaşma,tuzaklama, linç gibi kavramlarla daha iyi ifade edilebilir. Demokrasiyi özümsemişlik değil, aksine kabileciliklebirleşmiş bireysel çıkarcılığın enilkel formudur.
Uzun süredir bekliyorduk. CHP Genel Merkezi'nin, cumhurbaşkanlığı adaylığına niyetlenen belediye başkanlarına karşı sert tedbirler alabileceğini öngörüyorduk. Şimdi bunlar devreye girdi. Baltalar çıkarıldı. Hunharca sallanıyor. Beni bu kısmı pek ilgilendirmiyor. Ama böylesi bir ilkelliği sergilerken bile sağ siyasete caka satmaya kalkanları görünce öfkem kabarıyor. Bir şeyi net bir şekilde ortaya koyalım. Bu ülkede sol kavgacıve yıkıcıdır, buna rağmen sağrasyoneldir ve geleceği inşa etmeklemeşguldür.
Bu gerçeği ortaya koyan çok basit göstergeler var. Sağ seçmen ve siyasi hareketler bu ülkede hep daha rasyonel olmuştur. "Tuvalet terliğine bile oy verebiliriz" demez. Aksine her seçim ince eleyip sık dokur. Bir siyasi partiden bir diğerine kolayca yönelir. Menderes'e destek verir. Başının üstüne koyar. Menderes elinden darbeyle alınınca Demirel'e de, Erbakan'a da, Türkeş'e de yönelir. Bu siyasi hareketlerin hiçbiri, bir diğerini tekfir etmez. Demokratik bir rekabeti sonuna kadar sürdürür.
Sonra Özal çıkar. Bu sefer sağ seçmenin gönlü Özal'a kayıverir. Ama gerektiğinde Özal'ı da sandıkta hesaba çeker. Erdoğan'a ve AK Parti'ye sonuna kadar sahip çıkar. Fakat en fazla kararsız seçmen oranı hep AK Parti'de bulunur. Çünkü sağ seçmen, son ana kadar rasyonel değerlendirmesini yapar. "Tıpıştıpış" oy vermeye gitmez. Dayatmalara gelemez. 15 seçim kaybetmiş partiye veya lidere anlamsızca oy vermeyi sürdürmez. Siyaseti ve partileri gerektiğinde kolayca yeniler. Terör örgütlerininuzantısı olan siyasi partilerle ittifakyapan partilere oy vermez. Önce ülkesinin ve kendisinin geleceğini düşünür, sonra parti kimliği gelir.
Vesayetçiye de darbeciye de sandıkta hesap sorar. Sağduyuyu elden bırakmaz. Sokağa dökülüp ayaklanma çıkarmaya kalkışmaz. Anarşiye tevessül ettiği görülmemiştir. Sessiz ve vakurca sandığagider. Tüm sorunları sandığa gömer. Koca bir siyasi yelpazeyi tek bir seçimde tasfiye bile eder. Ama solun kullandığıküstah ve arsız dili kullanmaz. Bu ülkedeki sol maalesef sağın bu erdemli siyaset anlayışını bir türlü kavrayamayacak. Kendine biçtiği anlamsız üstünlük konumundan sallamaya devam edecek. Bu zamana kadar böyle oldu. Bundan sonra değişmeyeceğini de son günlerde yaşadıklarımız bize tekrar gösteriyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.