Almanya'da bir dönem kapandı. Merkel görevi bıraktı. Hristiyan Demokratlar'ın uzun süren iktidarı da son buldu. Yerine üçlü bir koalisyon yönetimi geldi. SosyalDemokratlar, Liberaller ve YeşillerOlaf Scholz'un liderliğinde birleşti. Avrupa'nın en büyük ekonomisinin bu yeni iktidarla birlikte nasıl bir yol izleyeceğini anlamak önemli.
Aslında koalisyonu kuranların kimliklerine bakacak olursanız Merkel dönemine oranla büyük değişimler olabileceğini düşünebilirsiniz. Ama uluslararası şartlara bakarsanız çok büyük farklar yaşanmayacağını da öngörebilirsiniz.
Almanya'nın ekonomik alanda AB'yi önceleyen fakat diplomatik alanda ABDve NATO'yu önceleyen bir yaklaşımasahip olacağını söyleyebiliriz. Zira Almanya Avrupa'nın en büyük ekonomisi olarak AB'nin ekonomik işbirliğine hem büyük önem veriyor hem de bu işbirliğinden en çok faydalanan ülkedir diyebiliriz. Ama askeri zayıflığı nedeniyleaynı etkiyi siyasi ve diplomatikzeminde sergileyemiyor.
Bu anlamda da AB'nin siyasi bir aktör haline dönüşmesine ve bir küresel aktör olarak hareket etmesine pek sıcak bakmıyor. Hem Rusya'nın Avrupa üzerinde ve çevresindeki siyasi hareketliliğinden rahatsız hem de AB'nin onu dengeleyebilecek kapasitede olmadığını biliyor. Amerika'nın mevcudiyetineolan ihtiyaç Almanya için hiçdeğişmedi. Dolayısıyla da Almanya ABD'nin Avrupa'ya vereceği güvenceyi beklemeye kararlı.
Bu genel inanış öylesine yaygın ki, hangi partilerin iktidara geldiğinin pek bir önemi kalmıyor. Scholz yönetimindeki Almanya da Merkel döneminde olduğu gibi Almanya'nın etkinliğini mümkün olan en alt düzeyde tutmaya devam edecek. Fransa'yı oyalayacak.Rusya'ya karşı Amerikan desteğibekleyecek.
Ancak bu noktada ABD ile Almanya'nın beklentileri arasında ciddi bir uçurum ortaya çıkıyor. ABD,Almanya'yı destekleyerek, onusiyasi bir aktör konumuna dönüştürmekisterken Almanya ABD desteğinisiyasi krizlerden uzak durmanınaracı olarak görüyor. Merkel dönemi böyleydi. Scholz döneminde bu daha net biçimde karşımıza çıkacak.
Türkiye açısından bakacak olursanız bu durum ne büyük bir avantaja ne de ciddi bir dezavantaja işaret eder. Türkiye zaten AB'nin ve ABD'nin etkinliğinin azaldığı bir dünyaya alışalı uzun zaman oldu. Kendi diplomatik ilişkilerine sürekli ayar yapıyor. Suriye'den başladı. Libya, Irak,Türk Dünyası ve Körfez'e kadarbirçok alanda yepyeni atılımlargerçekleştirdi. Almanya gibi devasabir ekonomi ve AB'nin motoru olanbir devletle de daha iyi ilişkiler geliştirmeyiarzu edecektir ama dediğim gibiAlmanlar henüz kendileri bu yeni gerçekliğepek açık değil. Scholz'un doğrudanbir Türkiye karşıtlığı olduğunusöyleyemeyiz ama Dış İşleriBakanı Türkiye'ye karşı oldukçaön yargılı. Burada bile belli bir dengeninortaya çıktığını söyleyebiliriz. YaniAlmanya cephesinde değişen pekbir şey olmayacak gibi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.