Dünya siyaseti yeniden şekillenirken karşımıza ilginç örnekler çıkartıyor. Ama aslında bunların birçoğu, uluslararası ilişkilerin klasik mantığını tekrar tekrar doğrulayan örnekler. Hangi küresel güç olursa olsun, ne kadar alttan yaparsa yapsın, bir şekilde yayılmacı özellikleri devreye sokuyor. Ve maalesef olan hep garibana oluyor. Çin, Uganda'nın Entebbe Havalimanı'nael koyacak. Nasıl mı? 2015 yılında havalimanıinşaatı için Çin, Uganda'ya kredi sağlamış. Yaklaşık 200 milyon dolar değerinde. İnşaat tabii ki Çin firmaları tarafından yapılmış. Ama Uganda borcunu ödeyememiş. Sonuç olarak da Çin, Uganda'nın dünyaya açılan tek kapısına el koyuyor.
Çin'in Afrika'ya dair yaklaşımına zaman zaman değiniyoruz. Ve son derece açgözlü olduğunun altını çiziyoruz. Ama bu tür değerlendirmeler genelde Batı emperyalizminin gölgesinde kalıyor.
Uzun yıllar boyunca hep güçlü ülkeler Batılı devletler olduğundan genelde biz de emperyalizmi Batı'yla hızlı bir şekilde ilişkilendirip geçiyoruz. Ama bu örnekten de görüldüğü gibi yayılmacılığın doğulusuveya batılısı yok. Bir kere içeri nüfuz etti mi kanser hücresi gibi sürekli çoğalıyor ve vücudu halsiz bırakana kadar durmak bilmiyor.
Bu tümörün iyi huylusu, kötü huylusugibi ayrımını yapmak isteyenler olabilir ama işinaslı öyle değil. Bir devlet için adı Uganda diyeküçümsense bile havalimanına el konulması sonderece can yakıcı ve küçük düşürücü birdurum. Ve korkarım yakın dönemde tüm dünyadaküresel rekabet arttıkça bunun benzeri örnekleriyleçok daha fazla karşılaşacağız.
Çin'in zaten Afrika'daki tüm yatırımları benzer özellikler taşıyor. Krediler açılıyor. Çinli firmalar Çin'den getirilen işçilerle devasa inşaat projelerini gerçekleştiriyor. Bu projelerden ülkesini geliştirmek isteyenler de çırak çıkıyor. Bir yanıyla kalkınmanın dış kredileri gerektirdiği doğrudur. Afrikalı ülkeler de zaten bu nedenle bu riske giriyor. Ama kumar gibi işte. Sonuçta kasa hep kârlı çıkıyor.
Özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana uluslararası kurumlar aracılığıyla yürütülen bu kredi politikaları, genelde ülkeleri ödeyemeyecekleri borçların içerisine sokup ekonomik bağımlılıkyaratma işlevi görüyordu. Ama küresel rekabetin artık hızlanmaya başlayacağını düşündüğümüz yeni dönemde kredi borçlarının sadece ekonomik sonuçları olmayacak. Doğrudan karasalegemenlik alanlarına kadar girecektir. Entebbe bu anlamda sadece bir örnek. Yükselen küresel rekabet şartlarında kredi veren ülkeler, kredi alan ülkeleri soğuk savaş tarzı bir nüfuz mücadelesinde nüfuz alanlarına almak için çok daha yoğun baskılar uygulayabilir.
Bu sıralar Türkiye'de yaşadığımız ekonomik tartışmaları bir de bu açıdan düşünün. Türkiye'nin ekonomik özerklik mücadelesiişte bu nedenle hayati. Küresel dönüşümüniçine ekonomik bağımlılığa dayalı bir modellegirenler uzun yıllar sürecek bir rekabet döneminiönceden yapılmış tercihlerle geçirecektir. UmarımTürkiye acı reçetelere dayansa da siyasi tercihbağımsızlığını ekonomik özerkliğiyle desteklemearayışında başarılı olur.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.