Küresel siyasetin en büyük belirleyeni Çin ve ABD arasındaki rekabet olacağı için herkesin gözü bu iki aktör arasındaki rekabete odaklanmış durumda.
Gerçi ortada henüz Soğuk Savaş tarzı bir kamplaşma olduğu söylenemez. Tarafların birbirlerine yönelik rekabet yöntemleri de netleşmiş değil. Ama öyle ya da böyle belli başlı konular üzerinde her alanda çekişmenin baş göstermesi kaçınılmaz.
Bugünlerde Çin'in nükleer cephaneliğini genişlettiği konuşuluyor. Bu Soğuk Savaş dönemi bir gerginliğe dahi Çin'in hazırlık yaptığı ihtimalini düşünmemize neden oluyor.
***
Bir yanıyla da Çin özellikle deniz kuvvetlerine yatırım yapıyor. Zaten ABD ve Çin arasındaki gerilim en önemli kısmının Çin Denizi civarında gerçekleşeceği ve Tayvan konusundaki gerilimin yükselmesinin kaçınılmaz olduğu da düşünülüyor.
Fakat dediğim gibi henüz o aşamalarda değiliz. Bu stratejik rekabet şimdilik daha ziyade iki konuya odaklanmış halde şekillenecek gibi görünüyor. Birincisi uluslararası ticaretle ilişkili. İkincisi onunla da yakından bağlantılı olarak düşünebileceğimiz iklim konuları.
Aslında Trump döneminde ciddi bir ticaret savaşı başlamıştı. Onun artış göstermesi ve ABD'nin Çin'i ticari olarak dünyadan, öncelikle de batı pazarlarından yalıtmak istiyordu.
Çin de buna verebildiği kadar cevap vermeye çalışıyordu. Ancak bu çekişme çok ileri gitmeden ABD'de iktidar değişimi yaşandı. Biden iktidarının ticari rekabet konusuna nasıl yaklaşacağı belli değil.
Çin'i diplomatik ve siyasi baskıyla ticari olarak sınırlandırmanın peşinde mi koşacak yoksa Çin'i hala küresel ticaretin bir parçası olarak görüp o alanda işbirliğiyle mi kontrol etmek isteyecek? Aslında ikinci seçenek başarısızlığını çoktan kanıtlamış durumda.
Doksanlı yıllardaki mantık çöktü. Çin'in uluslararası ticarete entegre edilmesi onu kontrol altında tutulabilir yapmadı.
Aksine süpergüç konumuna çıkartıyor. Birinci seçenek ise Biden yönetiminin hep eleştirdiği Trump tarzını yansıtıyor. Bunun da tercih edilmesi mümkün görünmüyor.
***
Belki de bu nedenle iklim konusu çok daha fazla gündem olmaya başladı. Belki de iklim anlaşmaları üzerinden Çin'in enerji alanında sıkıştırılması gibi bir seçenek devreye girebilir. Fakat Çin de durumun farkında.
Afrika'daki kobalt üretim pazarlarına bile ciddi ataklar gerçekleştiriyor. Zaten Biden yönetiminin de sürekli ön planda tuttuğu tek siyaset iklim siyaseti diyebiliriz.
Bu nedenle belki de bu rekabetin ana gündem maddesi iklim konuları üzerinden şekillenebilir. Sanırım bu çevre başlığı sadece çevreden ibaret değil gibi.