Perşembe günü yapılan Avrupa Birliği Liderler Zirvesi, AB'nin Türkiye ile nasıl bir ilişki kuracağına dair önemli ipuçları veriyor. Zirve öncesi çeşitli tartışmalar vardı. Düşük bir ihtimal de olsa AB'nin Türkiye'ye yönelik yaptırım kararı alabileceği konuşuluyordu. Zira bu tehdit uzun süredir birçok zirvenin başlıca gündem maddelerinden biri olarak tutuluyor.
Tek tek tarihlerini hatırlamak çok mümkün değil, ama aylardır herzirve öncesi bu yaptırım meselesigündeme geliyor. En ciddi haliyle geçen eylül zirvesinde konuşuldu. Ama içi boş çıktı. Aralık ayındaki zirveye ertelendi. Şimdi de mart zirvesinde yine gündeme geldi, ama yine karar alınamadı ve hazirana ertelendi. AB bir yandan karar alamazkenbir yandan da bu tehdit dilini kullanmayadevam ediyor. Halbuki herertelemede tehdidin etkisi de zayıflıyor.Hem karar alamıyor hem de bu üsttencidili bir türlü terk etmiyor. Aslınabakarsanız daha düzgün bir müzakeresüreci başlatmak mümkün. Türkiyebaştan beri buna açık olduğunu dilegetiriyor. Fakat AB kendi iç sorunlarınedeniyle etkin bir dış politikaaktörü haline gelemediği içinsürekli eylemsizliği tercih etmekdurumunda kalıyor.
Bir yönüyle yaptırım kararı alamayacaklarını biliyorlar. Bir yönüyle de AB'nin diğer aktörlerle müzakerelerde sahip olduğunu düşündükleri üstünlük konumunu terk etmek istemiyorlar. Halbuki rasyonel bir değerlendirme yapıyor olsalar böylesi bir dönemde AB'nin çok da nüfuz sahibi bir aktör olamayacağını ve ortak karar almada güçlük çekeceğini görmeleri lazım.
Geri adım yok
Bugün Türkiye söz konusu olduğunda birçok Avrupa ülkesi, AB perspektifinden değil kendi ülkesinin Türkiye ile olan ilişkileri üzerinden değerlendirme yapıyor. Doksanlı yıllarda değiliz. AB ülkelerinin kafasında bile artıkAB imajı ciddi bir sarsıntı yaşadı. O nedenle AB'nin stratejik karar alma kapasitesi yok denecek kadar az. Türkiye'yi cezalandırma hevesi iseköhne bir hayal.
Zaten normal şartlarda bu iş bu kadar uzamazdı bile. Ama Biden'ın ABD'de iktidara gelmesi ve transatlantik söylemi devreye sokması AB'yi cesaretlendiriyor ve beklentiye sokuyor. Belki eski güzel günlere döneriz beklentisiyle eski statükoyu koruma eğilimi ağır basıyor. Bu da AB'nin hareketsizliğinin asıl kaynağı. Neler olacağını göremediklerinden sürekli erteleme yoluna gidiyorlar.
Türkiye'nin buna yaklaşımı da oldukça ihtiyatlı. Gereksiz bir biçimde AB'yi zorlamıyor. Ama bir yandan da Doğu Akdeniz'deki konumundantek bir adım geri atmayacağını açıkça ortaya koyuyor. Eğer AB o zavallı "havuç-sopa" politikasından sonuç alacağını sanıyorsa çok yanılıyor. Öyle Gümrük Birliği, vize anlaşması gibi tekliflerin Doğu Akdeniz söz konusu olduğunda pek bir anlamı yok.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.