Güven ve istikrar
MKYK listesine bakarsanız hem yeni hem de eski isimlerden kurulmuş dengeli bir liste olduğunu söyleyebilirsiniz. Ayrıca yine isimler üzerinden gidecek olursanız, enerjik ve toplumun çeşitli kesimlerine hitap edecek nitelikte olduğunu görürsünüz.
Ama benim için asıl önemli olan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ortaya koyduğu vizyon. Yine önümüzde iyi çalışılmış bir gündem var. Kongrenin sloganı "güven ve istikrar". Sanırım daha doğru bir isimlendirme yapılamazdı. Çünkü Türkiye'nin önümüzdeki dönemde en fazla ihtiyaç duyacağı iki şey, gerçekten güven ve istikrar. Bu da hem Erdoğan'ın hem de AK Parti'nin Türkiye için doğru bir okumaya sahip olduğunun göstergesidir.
Neden mi? Kısa bir açıklama yapalım. Yaklaşık yirmi yılı bulan AK Parti iktidarını tarihi olarak iki ana döneme ayırabilirsiniz. Her ikisinde de yoğun bir inşa faaliyeti ve mücadeleyi görürsünüz. Fakat birinci dönem, Türkiye'nin ekonomik büyümesi ve altyapı faaliyetlerinin tamamlandığı dönemdi.
Türkiye zaten ciddi bir yeniden inşa faaliyetine ihtiyaç hissediyordu. Birçok ekonomik kriz görmüştü. Doksanlı yıllarda yaşanan siyasi ve toplumsal sorunların içindeydi. AK Parti o dönem son derece reformist bir gündemle ekonomik büyümeyi ve özgürlük alanlarını genişletmeyi beraberce yürüttü.
Toplumsal ve siyasal birçok gündem maddesine el atıldığı gibi ekonomik olarak IMF'ye bağımlı bir Türkiye gitti, yerine IMF'ye borç verebilecek bir Türkiye geldi.
Savunma yerine hücum
Ne olduysa ondan sonra oldu ve AK Parti hükümetlerinin ikinci dönemine girildi. Güçlenen ve zenginleşen Türkiye, özellikle uluslararası zeminde çok daha dikkat çekici bir hale geldi. Zaten öyle olur. Bir ülke belli bir seviyeye yükseldiğinde maalesef düşmanları da artış gösterir.
2012 yılından itibaren içerideki hainler ile dışarıdaki düşmanlar beraberce Türkiye'yi kuşatma altına aldılar. Ülke darbe denemelerinden tutun da savaş tehditlerine kadar her türlü belayla yüzleşmek zorunda kaldı. Türkiye'nin bu kuşatmaya cevabı ise savunmada kalmak yerine hücuma geçmek şeklinde oldu.
İyi ki de öyle olmuş. Suriye ve Doğu Akdeniz gibi kapağını bizim kaldırmadığımız tüm krizlerden Türkiye daha zayıf değil daha da güçlenmiş olarak çıktı. Terörle mücadelede büyük mesafe kat edildi. Suriye ve Karabağ gibi alanlarda ülke çıkarlarını korumanın da ötesinde alan kazanıldı.
Sanırım Erdoğan'ın bu kongrede ortaya koyduğu vizyon, bu kazanımları korumak ve Türkiye'nin 20 yıl boyunca kat ettiği mesafeyi güvence altına almak üzerine kurgulanmış. Güvene yapılan vurgu, bunu ima ediyor. İstikrara yapılan vurgu ise işin ekonomik ve siyasi boyutuyla ilgili.
Hem ekonomik hem de siyasi istikrar Türkiye'nin son yıllarda elde ettiği kazanımları sürdürmek ve geliştirmek için kaçınılmaz derecede önemli. Toplumsal kutuplaşmayı azaltmak ve ekonomik büyümeye yeniden hız vermek için Türkiye en çok istikrara ihtiyaç duyuyor.
Bence Erdoğan doğru okuma yapmada yine hedefi on ikiden vurmuş. Sahada ne kadar gerçekleştirilme şansı olacağını tartışabilirsiniz. Fakat hâlâ bir vizyonla ortaya çıkan tek siyasi lider olduğunu görmezden gelemezsiniz. Mesela, muhalefet partilerinden böylesi çalışılmış bir program duyamazsınız. Belki de işte bu yüzden Erdoğan, 20 senedir Türkiye'nin kaderini çiziyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Koridorun da ötesine geçen bir etkinlik (07.10.2023)
- Terörün farklı yöntemleri (05.10.2023)
- Liberal demokrasiden geriye ne kaldı? (03.10.2023)
- Sivil Anayasa mümkün (02.10.2023)
- Menendez çok da önemli değildi (30.09.2023)
- Zengezur koridoru ve Türk dünyası (28.09.2023)
- CHP’de herkes haklı (26.09.2023)
- Daha adil bir dünya mümkün (25.09.2023)
- Blöf mü, değil mi? (23.09.2023)
- Tesla fabrikası otomobil endüstrisine katkı sağlar (19.09.2023)