Tarlayı kim sürüyor?
Hayır. Derdim bir öğrenciyi ele alıp onu eleştirmek ve onun kişilik haklarına saldırmak değil. Aksine bu öğrenci sadece bir örnek oluşturduğu için bahse değer. Gençlerin nasıl süreçlerde nasıl formatlandığını anlamak için bu konuya giriyorum. Asıl sorun bu gençleri formatlayan yapıda.
Bu arkadaş "kayyum rektöre" karşıymış.
Daha önceki rektör, Davutoğlu'na yakın olduğu için ondan pek rahatsız olmamış ama yine onu da protesto etmiş. Fakat "yeni kayyum" "AKPli" olduğu için onun karşısına geçip "bebeğim" falan diye de alay etmiş. Kâbe ile alay edenlerden ise pek rahatsız olmamış. Beylik laflarla "sanat eseri" değerlendirmesi yaptığında benim de kafamdaki resim yerine oturuverdi. Meğerse bu "sanat eseri" "Anadolu'nun ataerkil yapısına" bir başkaldırıymış. Bak sen şu işe. Cinsiyetlerin yıkılması gerektiğini anlatıyormuş. Vay canına.
Üçüncü sınıf ne kadar zorlama entelektüalizm varsa hepsini bir çırpıda ve pek de bilmiş bir edayla boca ediveriyor. Bu esnada bu tipolojide görmeye alıştığımız tüm kompleks sökülüp geliyor. "Anadolu'nun ataerkil yapısını" ve "cinsiyetleri yıkmayı" öğrenmiş ama nedense 28 Şubat'ı pek bilmiyormuş. "Ben pek hâkim değilim 28 Şubat söyleminde" dediği an her şey anlaşılıyor.
Kendisine özel bir ideoloji eğitimi verildiğinin pek farkında değil. "Yeryüzü cennetini" bulduğunu sanıyor. Bir parça postmodern gevşeklik, bir parça arkaik solculuk ama çoğunlukla neoliberal bir dayatmacılığın bir karışımına aşırı dozda maruz kalarak oluşturduğu fikrini tartabilecek durumda değil. Neden ataerkilliği öğrenip de 28 Şubat'ı öğrenmediğini anlayacak halde hiç değil.
Dikkat ederseniz, üniversite kültürü diye sunulan bir şey var. İşte o kültür dedikleri aslında totaliter bir zihniyet. Kendilerine benzemeyenleri dışlamak ve sindirmek üzerine kurulu olduğundan üniversiteye geldiğinde bu çocuklar o zihniyetin içinde eritiliyor.
Üniversite öğrencisi dediğiniz kimse, okula geldiğinde yepyeni bir dünyayla karşılaşır.
Hocalarından duydukları, düşünce dünyasını hızla şekillendirir. Ve o öğrenci, daha önce buna benzer bir söylemle karşılaşmadığı ve farklı bakışları karşılaştırma şansı olmadığı için çoğunlukla kendine sunulan söylemi doğru bulmaya başlar.
Hele bu üniversite farklı fikirden eğitimciler barındırmıyorsa, o gencin yeni duyduklarına hayranlık beslemesi ve daha da kötüsü bir adım sonrasında kendi çıktığı yumurta kabuğunu hor ve hakir görmesi kaçınılmaz hale geliyor.
Dikkat ederseniz Batılı ve Batıcı sermayenin istediği değerlerin şiddet ve sokak ayağı uzun süredir sol örgütler eliyle yapılıyor zaten. Çünkü postmodern liberalizmin, kendini antiemperyalist sanan solu yutalı çok oldu. Bu kez de başörtülü öğrencilerin medya kampanyasında figüranlar haline getirilmesine şahitlik ediyoruz.
Bir rektör atamasını ölüm kalım meselesi haline getirenlerin asıl derdi bu. Kendi borularını öttürdükleri ve gençleri kendi zihinlerine göre formatladıkları kurumlarının tek sesli yapısını korumak. Rahmetli Yazıcıoğlu'nun ifadesiyle, herkesin tarlasını onlar sürmek istiyor. Bu çekişmeye bir de bu açıdan bakın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Koridorun da ötesine geçen bir etkinlik (07.10.2023)
- Terörün farklı yöntemleri (05.10.2023)
- Liberal demokrasiden geriye ne kaldı? (03.10.2023)
- Sivil Anayasa mümkün (02.10.2023)
- Menendez çok da önemli değildi (30.09.2023)
- Zengezur koridoru ve Türk dünyası (28.09.2023)
- CHP’de herkes haklı (26.09.2023)
- Daha adil bir dünya mümkün (25.09.2023)
- Blöf mü, değil mi? (23.09.2023)
- Tesla fabrikası otomobil endüstrisine katkı sağlar (19.09.2023)