İnternette dolaşan bir video gördüm. Kısa bir görüntü. Kimdir? Nedir? Ne için çekilmiştir? Çok bilmiyorum. Uzun süre katlanamadığım için ayrıntısını araştırmaya kalkışmadım. Merak eden araştırsın. Görüntüde bir başörtülü öğrenci var. Pek kendinden emin hallerle kendisine yöneltilen sorulara cevaplar veriyor. Muhalifve özgür ruhunu sergilemek içinde büyük büyük kahkahalar atıyor. Düşünceleri oldukça köşeli. Fakat bunca köşeli ifadeyi zihninde nasıl bağdaştırdığına dair bir fikri olduğunu sanmıyorum.
Hayır. Derdim bir öğrenciyi ele alıp onu eleştirmek ve onun kişilik haklarına saldırmak değil. Aksine bu öğrenci sadece birörnek oluşturduğu için bahse değer. Gençlerin nasıl süreçlerde nasıl formatlandığını anlamak için bu konuya giriyorum. Asıl sorun bu gençleri formatlayan yapıda.
Bu arkadaş "kayyum rektöre" karşıymış.
Daha önceki rektör, Davutoğlu'na yakın olduğu için ondan pek rahatsız olmamış ama yine onu da protesto etmiş. Fakat "yeni kayyum" "AKPli" olduğu için onun karşısına geçip "bebeğim" falan diye de alay etmiş. Kâbe ile alay edenlerdenise pek rahatsız olmamış. Beylik laflarla "sanat eseri" değerlendirmesi yaptığında benim de kafamdaki resim yerine oturuverdi. Meğerse bu "sanat eseri" "Anadolu'nun ataerkil yapısına" bir başkaldırıymış. Bak sen şu işe. Cinsiyetlerin yıkılması gerektiğini anlatıyormuş. Vay canına.
Üçüncü sınıf ne kadar zorlama entelektüalizm varsa hepsini bir çırpıda ve pek de bilmiş bir edayla boca ediveriyor. Bu esnada bu tipolojide görmeye alıştığımız tüm kompleks sökülüp geliyor. "Anadolu'nun ataerkilyapısını" ve "cinsiyetleri yıkmayı" öğrenmiş ama nedense 28 Şubat'ı pekbilmiyormuş. "Ben pek hâkim değilim28 Şubat söyleminde" dediği an her şey anlaşılıyor.
Kendisine özel bir ideoloji eğitimi verildiğinin pek farkında değil. "Yeryüzü cennetini" bulduğunu sanıyor. Bir parça postmoderngevşeklik, bir parça arkaiksolculuk ama çoğunlukla neoliberal birdayatmacılığın bir karışımına aşırı dozda maruz kalarak oluşturduğu fikrini tartabilecek durumda değil. Neden ataerkilliği öğrenip de 28 Şubat'ı öğrenmediğini anlayacak halde hiç değil.
Dikkat ederseniz, üniversite kültürü diye sunulan bir şey var. İşte o kültür dedikleri aslında totaliter bir zihniyet. Kendilerinebenzemeyenleri dışlamak ve sindirmek üzerine kurulu olduğundan üniversiteye geldiğinde bu çocuklar o zihniyetin içinde eritiliyor.
Üniversite öğrencisi dediğiniz kimse, okula geldiğinde yepyeni bir dünyayla karşılaşır.
Hocalarından duydukları, düşünce dünyasını hızla şekillendirir. Ve o öğrenci, daha önce buna benzer bir söylemle karşılaşmadığı ve farklı bakışları karşılaştırma şansı olmadığı için çoğunlukla kendine sunulan söylemi doğru bulmaya başlar.
Hele bu üniversite farklı fikirden eğitimciler barındırmıyorsa, o gencin yeni duyduklarına hayranlık beslemesi ve daha da kötüsü bir adım sonrasında kendi çıktığı yumurta kabuğunu hor ve hakir görmesi kaçınılmaz hale geliyor.
Dikkat ederseniz Batılı ve Batıcı sermayenin istediği değerlerin şiddet ve sokak ayağı uzun süredir sol örgütler eliyle yapılıyor zaten. Çünkü postmodern liberalizmin,kendini antiemperyalist sanansolu yutalı çok oldu. Bu kez de başörtülüöğrencilerin medya kampanyasındafigüranlar haline getirilmesine şahitlik ediyoruz.
Bir rektör atamasını ölüm kalım meselesi haline getirenlerin asıl derdi bu. Kendi borularını öttürdükleri ve gençleri kendi zihinlerine göre formatladıkları kurumlarınıntek sesli yapısını korumak. Rahmetli Yazıcıoğlu'nun ifadesiyle, herkesin tarlasınıonlar sürmek istiyor. Bu çekişmeye bir de bu açıdan bakın.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.